خدمات ما

Why Our Clients Choose Us

Tıbbi kliniğimizde, bir sağlık hizmeti sağlayıcısı seçmenin önemli bir karar olduğunu anlıyoruz. Kaliteli bakım ve olağanüstü hizmete olan sarsılmaz bağlılığımızla müşterilerimizin güvenini kazandık.

Book Now

Medical Tedavi

Medical Tedavi

Seboreik Egzama

Seboreik Egzama Seboreik Dermatit Nedir? Seboreik dermatit, ciltte görülen yaygın, bulaşıcı olmayan ve kontrol altına alınabilir bir deri hastalığıdır. Genellikle kırmızı, kaşıntılı lekeler ve yağlı pullar şeklinde kendini gösterir. Bu hastalık, cildin özellikle yağ bezlerinin yoğun olduğu bölgelerinde meydana gelir. Saç derisinde beyaz ya da sarı renkte pullanmalar ve kabuklanmalar oluşturur. Bazı durumlarda, hastalık tedavi olmadan kendiliğinden iyileşebilir. Ancak şiddetli vakalarda, uzun süreli medikal şampuanlar veya tedavi ürünleri kullanmak gerekebilir. Seboreik dermatit, saç derisinde görülen kepeklenme, seboreik egzama veya seboreik psöriyazis olarak da bilinir ve bebeklerde ise beşik başlığı adıyla anılır. Seboreik Dermatit'in Görüldüğü Bölgeler Seboreik dermatit genellikle vücudun yağ bezlerinin aktif olduğu bölgelerde ortaya çıkar. Bu bölgeler şunlardır: Saç derisi Yüz ve alın Burun kenarları Kulakların arkası Göğüs ve sırt Kaşlar Koltuk altı Kasık bölgesi Göbek Bu bölgeleri ve hastalığın belirtilerini daha detaylı inceleyelim: 1. Saç Derisi Seboreik dermatitin en sık görüldüğü yer saç derisidir. Yağlı cilt yapısına sahip olan kişilerde daha sık rastlanır. Saç derisinde pullanmalar, kaşıntı ve kepeklenme ile kendini belli eder. 2. Kaşlar Kaşlarda oluşan kepeklenme seboreik dermatitin bir belirtisidir. Kaş bölgesinde görülen kepeklenme, saç derisinde görülen kepekten daha az şiddetli olabilir ancak kızarıklık ve pullanmaya da neden olabilir. 3. Yüz Seboreik dermatit, yüz bölgesinde de yaygın olarak görülür. Özellikle burun kenarları ve alın bölgesinde kızarıklık, yağlanma ve pullanma şeklinde belirtiler verir. Yüzdeki seboreik dermatit genellikle mantar enfeksiyonu olan Malassezia'nın aşırı büyümesiyle ilişkilendirilir. 4. Alt Göğüs ve Göğüs Kafesi Seboreik dermatit, göğüs bölgesinde kırmızı, pullu döküntülere neden olabilir. Bu bölgede yağ bezleri yoğun olduğu için dermatit belirtileri sıkça görülür. 5. Kulaklar Kulak arkası ve kulak çevresi de seboreik dermatit belirtilerinin sık görüldüğü bölgelerdendir. Bu bölgelerde kızarıklık, pullanma ve kaşıntı gibi belirtiler meydana gelebilir. Kulaklarda oluşan seboreik dermatit bazen kulak içini de etkileyebilir. 6. Burun Burun kenarlarında özellikle yağlanma ve kaşıntı ile kendini gösteren bu hastalık, burun çevresinde rahatsız edici pullanmalara neden olabilir. Estetik olarak da rahatsız edici olabilir ve kişilerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. 7. Koltuk Altı Seboreik dermatit, vücudun diğer yağlı bölgeleri gibi koltuk altında da ortaya çıkabilir. Koltuk altı bölgesinde pullanma, kaşıntı ve kızarıklık ile belirti verir. 8. Kasık Bölgesi Kasık bölgesindeki seboreik dermatit, kaşıntılı, kırmızı ve pullu döküntülere yol açar. Genital bölge, özellikle anal bölge ve cinsel organlar bu hastalığın etkisine açık olabilir. Seboreik Dermatit Belirtileri Seboreik dermatit, çoğunlukla kaşıntılı ve pullu bir cilt hastalığıdır. Başlıca belirtiler şunlardır: Saç derisinde, kaşlarda, sakal veya bıyıkta pullanma Burun kenarlarında, kaşlarda, kulaklarda, göğüste, koltuk altında veya kasıkta kepeklenme Ciltte kızarıklık ve kaşıntı Koyu tenli kişilerde koyu renkli lezyonlar Beyaz veya açık tenli kişilerde kırmızı lekeler Bebeklerde Seboreik Dermatit (Beşik Başlığı) Bebeklerde seboreik dermatit, "beşik başlığı" olarak bilinir ve genellikle bebeklerin saç derisinde görülür. Saç derisinde sarımsı veya beyaz pullarla karakterize olan bu durum ciddi bir sağlık sorunu değildir. Ancak bazı durumlarda yüz, boyun ve gövde bölgelerine de yayılabilir. Yetişkinlerde Seboreik Dermatit Yetişkinlerde seboreik dermatit kronik bir hastalıktır ve uzun yıllar sürebilir. Bu hastalık genellikle yaşam boyu devam eder. Tedavi semptomları hafifletse de hastalığı tamamen iyileştiremez. Kaşıntı, pullanma ve kızarıklık gibi belirtiler tedaviyle kontrol altına alınabilir, ancak hastalık zaman zaman alevlenebilir. Tedavi Seboreik dermatit tedavisinde medikal şampuanlar, antifungal kremler ve kortikosteroid içeren topikal tedaviler kullanılır. Ciltteki yağ üretimini azaltmaya ve mantar enfeksiyonunu kontrol altına almaya yönelik tedaviler, semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olur.  

Tinea Versikolor

  Hastalığın Nedeni Bu rahatsızlığın sebebi, Malassezia adı verilen bir mantar türüdür. Bu mantar herkesin cildinde bulunur. Ancak sadece bazı insanlarda bu mantarın aşırı büyümesi, tinea versikolorun gelişmesine yol açar. Hastalık Bulaşıcı mı? Tinea versikolor, mantar kaynaklı bir deri hastalığı olmasına rağmen bulaşıcı değildir. Yani kişiden kişiye geçiş yapmaz. Korunma Yöntemleri Hastalığın sık sık tekrar ettiği kişiler, bol ve terlemeyi azaltacak kumaşlardan yapılmış giysiler giymeyi tercih etmelidir. Tedavi Yöntemleri Tedavide ilaçlı şampuanlar, losyonlar ve kremler kullanılır. İlaçlı şampuanlar duş jeli gibi kullanılarak etkilenen bölgelere uygulanmalı, 5-10 dakika köpüklü kalmalı ve ardından durulanmalıdır. Bu şampuanlar selenyum sülfit, çinko prition, ketokonazol gibi maddeler içerir. Yerel kullanılan ilaçlar, etkilenen bölgelere günde bir veya iki kez, en az iki hafta boyunca uygulanmalıdır. Eğer geniş alanlar etkilenmişse, ağızdan alınan tabletler tercih edilir. Bu ilaçların başka ilaçlarla etkileşime girebileceği ve yan etkilere sebep olabileceği için, mutlaka doktor gözetiminde kullanılmaları gereklidir.

Ayak Mantarı (Tinea Pedis)

Ayak Mantarı Belirtileri Bu durumun belirtileri, ayak tabanı ve yan kısımlarında kuru, beyaz kabuklanmalar, kalınlaşmalar, çatlamalar ve özellikle 4. ve 5. parmaklar arasında nemli bir görünüm şeklinde kendini gösterir. Kaşıntı oldukça şiddetli olabilir ve kötü bir koku sıklıkla eşlik eder. Halk arasında "mayasıl" olarak bilinen, ayak parmakları arasında yerleşim gösteren kuru soyulmalar bazen peynirimsi beyaz bir görünüm alabilir. Ayak Mantarı Bulaşıcı mı? Mantar enfeksiyonları bulaşıcıdır; bir vücut bölgesinden diğerine, kişinin eşyalarından veya doğrudan insandan insana geçebilir. Bulaşma, doğrudan ayakların sürtünmesiyle olabileceği gibi, ortak kullanılan terlik, çorap, ayakkabı ve havlu gibi eşyalar yoluyla veya halka açık yerlerde, örneğin banyo, havuz veya spor salonu gibi yerlerde de gerçekleşebilir. Ayak tırnağına bulaşma genellikle ortak tırnak makası veya törpü gibi eşyalarla zedelenme yoluyla olur. Nem, mantarın çoğalması için en ideal ortamı sağlar. Ayak Mantarı Korunma Yöntemleri Ayak mantarından korunmak için bazı basit kurallara uyulmalıdır. Ayaklarınızı her gün yıkayın ve özellikle parmak aralarını iyice kurulayın. Sıcak havalarda dar ayakkabı ve çoraplardan kaçının. Ter emici pamuklu çoraplar giyin ve çoraplarınızı günlük olarak, gerekirse daha sık değiştirin. Yaz aylarında ayakkabılarınız için mantara karşı koruyucu toz pudralar kullanabilirsiniz. Tırnak makası, çorap, terlik ve ayak havlularınızı kimseyle paylaşmayın. Ayrıca, tırnaklarınızı düzenli olarak kesin ve kullanılmayan eski ayakkabılardan kaçının. Kullandığınız yüzme havuzunun temizliğine de dikkat edin. Ayak Mantarı Tedavisi Tedavi, dermatologunuzun önerilerine uygun olarak yapıldığında daha etkili ve kolay olacaktır. Hastalığın şiddetine bağlı olarak tedavi, sürme veya ağızdan alınan tabletlerle uygulanabilir. Ayak derisinin tedavisi için en az bir ay boyunca düzenli bir bakım gerekecektir. Tedavi süresince korunma önlemlerine uymak, tedavinin başarısını artıracak ve enfeksiyonun yeniden oluşmasını önlemek açısından büyük önem taşıyacaktır.

Tinea Pedis (Ayak Mantarı)

Ayak Mantarı Belirtileri Nelerdir? Ayak tabanı ve yan kısımlarında kuru, beyaz kabuklanma, kalınlaşma, çatlama ve 4.-5. parmak aralarındaki nemli görünüm belirginleşir. Şiddetli kaşıntı ve kötü koku eşlik edebilir. Halk arasında "Mayasıl" olarak bilinen ayak parmak arası enfeksiyonlarında kuru soyulmalar veya bazen peynirimsi beyaz görünüm oluşabilir. Ayak Mantarı Bulaşıcı Mıdır? Evet, ayak mantarı bulaşıcıdır. Mantarlar vücudun bir bölgesinden diğerine, eşyalardan insanlara ve hayvanlardan insanlara geçebilir. Bulaşma, doğrudan ayak temasıyla, ortak kullanılan terlik, çorap, ayakkabı, havlu gibi eşyalarla ya da halka açık alanlarda, örneğin banyo, hamam, plaj gibi yerlerde olabilir. Ayrıca, ayak tırnağına bulaşma, ortak tırnak makası ve törpüler gibi eşyalarla da gerçekleşebilir. Nem, mantarların büyümesi için en uygun ortamı sağlar. Ayak Mantarı Nasıl Önlenir? Ayak mantarından korunmak için bazı basit kurallar uygulanabilir: Ayaklarınızı her gün yıkayın ve parmak aralarını iyice kurulayın. Sıkı ayakkabı ve çoraplardan kaçının, pamuklu çoraplar tercih edin ve çorapları düzenli olarak değiştirin. Yaz aylarında ayakkabınıza mantara karşı koruyucu toz pudralar kullanın. Tırnak makası, terlik, çorap ve ayak havlularını başkalarıyla paylaşmayın. Tırnaklarınızı düzenli olarak kesin ve eski ayakkabılarınızı kullanmadan önce dezenfekte edin veya antifungal pudralarla işlemden geçirin. Ayrıca, kullandığınız yüzme havuzunun temizliğine dikkat edin. Ayak Mantarı Tedavisi Nasıldır? Ayak mantarının tedavisi, dermatolog tarafından önerilen şekilde yapılırsa daha etkili olacaktır. Enfeksiyonun şiddetine göre topikal tedavi (merhem) veya ağız yoluyla alınan ilaçlarla tedavi uygulanır. Ayak derisi için tedavi en az bir ay süreyle düzenli olarak yapılmalıdır. Tedavi süresince korunma önlemlerine dikkat edilmesi, tedavi sürecinin başarısını artırır ve enfeksiyonun yayılmasını ve tekrarını engeller.

Tinea İnguinalis (Kasık Mantarı)

Kasıkta Mantar Enfeksiyonu Nasıl Oluşur? Kasık mantarı, enfekte kişilerden, hayvanlardan ya da topraktan temas yoluyla ya da vücudun başka bir bölgesindeki mantar enfeksiyonunun yayılması sonucu gelişebilir. Kasıkta Mantar Enfeksiyonu Nasıl Bulaşır? Kötü hijyen, enfeksiyonun yayılmasını kolaylaştırır. Sıcak iklim, nem, aşırı terleme, aşırı kilolu olmak ve sıkı giysiler gibi faktörler bu hastalığın gelişmesini artıran nedenlerdir. Ortak kullanılan havlular veya banyolar aracılığıyla da kolayca bulaşabilir. Ayrıca, nadiren insandan insana da geçiş gösterebilir. Vücudun başka bölgelerindeki mantar enfeksiyonları bu bölgeye yayılabilir. Kasıkta Mantar Enfeksiyonu Nasıl Görülür? Kasık mantarında, genellikle yarım ay şeklinde keskin sınırlı, kenarları kepekli, kızarık ve kabarık deri lezyonları meydana gelir. Bu belirtiler zamanla çevreye doğru yayılabilir ve büyüyebilir. Kasıkta Mantar Enfeksiyonu Nasıl Tedavi Edilir? Eğer enfeksiyon yaygın değilse, mantar kremleri genellikle yeterli olur. Daha yaygın enfeksiyonlar için ise, hem krem tedavisi hem de ağızdan alınan mantar ilaçları ile tamamen iyileşme sağlanabilir. Kasıkta Mantar Enfeksiyonu Nasıl Önlenebilir? Korunma için sıkı ve ıslak giysilerden kaçınılmalı, terleme ve sürtünme azaltılmalı, banyo sonrası bölge iyice kurutulmalı ve kişisel havlular paylaşılmamalıdır.

Nasır

Nasırın Nedenleri: Dar ayakkabılar giymek Ayak ve parmaklardaki ortopedik sorunlar Yüksek topuklu ve sivri uçlu ayakkabılar giymek Nasırlar, zamanla oldukça ağrılı hale gelebilir ve günlük yaşamda, özellikle yürümekte zorluk yaratabilir. Nasır Tedavileri: Nasır tedavisinde başarılı sonuçlar elde etmek için en önemli adım, nasırın tekrar oluşmasını engellemek için önleyici tedbirler almaktır. Uygun ve rahat ayakkabılar tercih edilmelidir. Ortopedik sorunlar varsa, tedavi edilmelidir. Fraksiyonel lazerle tedavi Asit içeren ilaçlarla cildin soyulması Dondurma (Kriyoterapi) ile tedavi

Kaşıntı (Pruritus)

Kaşıntının Nedenleri Nelerdir? Cilt Hastalıkları: Ekzema Cilt kuruluğu Mantar enfeksiyonları Liken planus Suçiçeği Böcek sokmaları Uyuz Bitlenme İsilik Dermatit herpetiformis gibi hastalıklar. İç Organ Hastalıkları: Karaciğer, böbrek, tiroid hastalıkları Kan hastalıkları İlaçlar ve Alerjiler: Bazı ilaçların yan etkileri Alerjik reaksiyonlar Psikolojik Faktörler: Stres Kaşıntının Tedavisi Kaşıntının tedavisi için ilk adım, kaşıntının nedenini doğru şekilde tespit etmek için kapsamlı bir dermatolojik muayene yapmaktır. Sebebe bağlı olarak tedavi yöntemleri uygulanır. İlk olarak, sıcak banyo veya duşlardan kaçınılmalıdır. Hassas ciltler için uygun sabunlar kullanılmalıdır. Banyodan hemen sonra nemlendirici kremler uygulanmalıdır. Kaşıntıya neden olan cilt hastalıklarında tedavi, antihistaminikler, kortizonlu kremler veya ağızdan alınan ilaçlarla yapılabilir. Ayrıca cilt kuruluğunu önlemek için nemlendiriciler kullanılır. Kaşıntı rahatsız edici bir durum olabilse de, uygun tedavi ile genellikle iyi sonuçlar alınabilir.

Genital Siğil

Genital Siğilin Belirtileri Nelerdir? Genital bölgede, anüs (makat) çevresi ve kadınlarda genital bölgedeki küçük dudaklarda daha sık görülen, küçük, deri renginde, kırmızı ya da kahverengi kabarıklıklarla başlar. Bu siğiller, özellikle sıcak ve nemli bölgelerde, beyazımsı da olabilir. Zamanla büyüyüp, karnıbahar benzeri bir görünüme dönüşebilir. Genital Siğil Nasıl Bulaşır? Genital siğil, genellikle cinsel yolla bulaşır. Ancak, deri teması yoluyla da bulaşabileceğinden, cinsel ilişki olmasa bile bulaşma riski vardır. Genital Siğil Tanısı Nasıl Konulur? Genital siğil tanısı, genellikle dermatologlar tarafından yapılan klinik muayene ile koyulur. Genital Siğil Nasıl Tedavi Edilir? Tedavi seçenekleri, siğillerin sayısı, büyüklüğü ve yerleşim yerine göre değişir. Lazer, kriyoterapi (dondurma tedavisi) ve koter (yakma) gibi yöntemler kullanılabilir. Genital Siğilden Nasıl Korunurum? Genital siğilden korunmanın en güvenli yolu, HPV ile enfekte olmadığı bilinen bir kişiyle tek eşli ilişki yaşamaktır. Kondom kullanımı genital siğil riskini azaltabilir, ancak kondom dışı bölgelerde de siğiller görülebilir, bu nedenle tam korunma sağlamaz.

Deri Kuruluğu (Kserozis)

genellikle ciddi bir durum olmasa da kaşıntı, kırışıklık, pul pul dökülme gibi rahatsız edici belirtilere yol açabilir. Yaş ilerledikçe cilt daha kuru ve daha az yağlı hale gelir, bu nedenle deri kuruluğu yaşlı bireylerde daha sık görülür. Ayrıca, aşırı sık duş almak da kserozisin daha fazla ortaya çıkmasına neden olabilir. Çoğu durumda, cilt kuruluğunun nedenleri çevreseldir ve genellikle kontrol altına alınabilir. En yaygın nedenler arasında aşırı sıcak veya soğuk su teması, düşük nem oranı ve sık banyo yapmak sayılabilir. Deri Kuruluğu Kimlerde ve Neden Görülür? Yaş: Yaş ilerledikçe cilt daha kuru ve ince bir hale gelir. 40'lı yaşlara gelindiğinde pek çok kişi günlük nemlendirici kullanma ihtiyacı hisseder. İklim: Kuru iklimlerde cilt kuruluğu daha yaygındır. Cilt Hastalıkları: Atopik dermatit, ekzema, sedef hastalığı gibi cilt rahatsızlıkları kuru cilt sorunlarını artırabilir. Meslek: Hemşireler, aşçılar, temizlik işçileri gibi mesleklerde çalışanlar, sürekli suyla temas nedeniyle daha fazla deri kuruluğu yaşayabilir. Sık Yüzme: Klor seviyesi yüksek havuzlar cildin kurumasına neden olabilir. Deri Kuruluğunu Önlemek ve Tedavi Etmek İçin Ne Yapılmalı? Sıcak Su Kullanmayın: Ilık suyla banyo yapmaya özen gösterin. Yumuşak Temizleyiciler Kullanın: Alkol içeren temizleyicilerden ve el dezenfektanlarından kaçının. Parfüm içermeyen, nemlendirici özellik taşıyan sabunları tercih edin. Sık Banyo Yapmayın: Günde bir kereden fazla duş almaktan kaçının. Nemlendirici Kullanımı: Banyolardan hemen sonra cildinize nemlendirici sürün. Hava Nemlendirici Kullanın: Bulunduğunuz ortam çok kuru ise bir hava nemlendiricisi kullanın. Bol Su Tüketin: Cilt kuruluğunun önlenmesi için yeterli su içmeyi unutmayın. Bol Sebze ve Meyve Tüketin: Cilt sağlığını destekleyen vitaminler açısından zengin besinler tercih edin. Dermatolog Kontrolü: Şikayetleriniz devam ederse, bir dermatologa danışarak detaylı muayene olun. Deri kuruluğu, doğru bakım ve tedavi ile kontrol altına alınabilir ve rahatlatılabilir.

Saçkıran (Alopesi Areata)

Saçkıran nedir? Saçkıran, saçlı deri, kaş, kirpik ve vücudun tüyle kaplı bölgelerinde saç kaybına yol açan otoimmün bir hastalıktır. Genellikle genç yaşta, çocuklar ve ergenlerde daha sık görülür. Saçkıran hastalığının kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, stresin hastalığın gelişiminde önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Ayrıca, guatr, pernisyöz anemi ve vitiligo gibi diğer otoimmün hastalıklarla birlikte görülebilir. Saçkıran bulaşıcı mıdır? Saçkıran bulaşıcı bir hastalık değildir; yani kişiden kişiye geçmez. Saçkıran tedavisi Saçkıran tedavisinde genellikle kortizonlu krem ve losyonlar kullanılır. Ayrıca, saç dökülmesi olan bölgelere ince uçlu iğnelerle kortizon enjeksiyonu yapılabilir. Yaygın olarak kullanılan %5'lik minoksidil, saçkıran tedavisinde faydalı olabilmektedir.

Atopik Dermatit

Atopik egzama (dermatit), ciltte kuruluk, döküntü ve kaşıntı ile kendini gösteren, zaman zaman alevlenmelerle ve düzelmelerle seyreden, genellikle küçük çocuklarda daha sık görülen tekrarlayan bir cilt hastalığıdır. Atopik egzamalı bireylerin çoğunda, ya da ailelerinde alerjik astım, saman nezlesi gibi alerjik hastalık öyküsü vardır. Bu hastalık çoğunlukla bebeklik döneminde başlar ve belli bir yaşa gelindiğinde semptomlar hafifler, zamanla genellikle tamamen kaybolur. Ev tozu akarı, polen, çimen, deterjan, sabun, dezenfektan, yumuşatıcı gibi kimyasal maddeler, mevsimsel değişiklikler, yumurta, inek sütü, fındık, fıstık gibi besinler ve stres, atopik dermatit ataklarını tetikleyebilir. Atopik dermatitin en belirgin bulgusu şiddetli kaşıntıdır. Kaşıntı ile birlikte, özellikle çocuklarda, eklem bölgelerinde kızarıklık ve sulantı görülebilir. Doktorunuz, çocuğunuzun cildine uygun ilaçlar reçete ederek, bu süreci en güvenli ve konforlu şekilde geçirmesine yardımcı olacaktır. Atopik dermatit tedavisinde nemlendiriciler, steroidli kremler, immünmodülatörler ve antihistaminikler kullanılır. Uygun tedavi ile hastaların büyük çoğunluğunda hastalık kontrol altına alınabilir.

Alerjik Deri Hastalıkları ve Alerji Testleri

Alerji, bağışıklık sisteminin anormal bir şekilde tepki vermesi olarak tanımlanabilir. Vücudumuzdaki savunma mekanizmaları, kan dolaşımında bulunan yabancı maddeleri tanıyıp zararlı etkilerini ortadan kaldırmaya çalışır. Ancak alerjik bünyeye sahip kişilerde, genellikle zararsız olan polen, küf, hayvan tüyleri gibi maddelere karşı aşırı bir reaksiyon gelişir. Genetik faktörler, hava kirliliği, sigara dumanı ve enfeksiyonlar gibi etkenler de alerji gelişimine katkıda bulunabilir. Derideki alerjik reaksiyonlar genellikle kızarıklık, kabarıklık ve kaşıntı şeklinde kendini gösterir. Alerji testleri, alerjik deri hastalıklarında şikayetleri tetikleyen alerjenleri belirlemek amacıyla yapılan tanısal testlerdir. Alerjik hastalıklara neden olan reaksiyon mekanizmaları farklı olduğundan, uygun testler dermatologunuz tarafından seçilir. Dermatolojide en sık kullanılan alerji testleri şunlardır: Yama (patch) testi Foto Yama, Atopi Yama testi Delme (prick) testi Deri içi (intradermal) test Otolog serum testi

Ağız Yarası

Ağız Yarası Nedir? Ağız yaraları; yanaklar, dudak iç yüzleri, dil, diş etleri ve damakta oluşan, genellikle oval veya yuvarlak şekilli, bazen düzensiz kenarlı, kırmızı ya da kirli beyaz-gri renkte olabilen, yeme, çiğneme ve konuşma sırasında ağrıya yol açarak kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyen yaralardır. Bu yaralar yüzeysel olabileceği gibi daha derin doku kayıplarına da yol açabilir. Ağız Yarası Neden Olur? Ağız yaraları, basit nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, sistemik hastalıkların veya daha ciddi sağlık sorunlarının da belirtisi olabilir. Örneğin, bir kişinin ağzını ısırması veya sıcak bir şeyle yanması gibi basit nedenler ağız yaralarına yol açabilir. Ayrıca Behçet hastalığı, ağız bölgesi kanseri gibi hastalıklar da ağız yaralarının sebeplerinden biri olabilir. Demir, çinko ve vitamin eksiklikleri (özellikle folik asit ve B12 vitamini), stres, hormonal değişiklikler (kadınlarda adet dönemi, hamilelik vb.), ailesel yatkınlık (genetik faktörler), yiyecek alerjileri, bazı bakteriler (örneğin, frengi, verem mikrobu), virüsler (uçuk virüsü), mantar enfeksiyonları, bazı ilaçlar ve tütün kullanımı da ağız yaralarının ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Ağız Yaralarının Tedavisi Ağız yaralarının tedavisinde ilk adım, yaranın nedenini belirlemek ve buna yönelik bir tedavi uygulamaktır. Ağrıyı hafifletmek için ağrı kesici kremler kullanılabilir. Ayrıca, yaranın üzerinde enfeksiyon gelişmesini engellemek amacıyla antiseptikli gargaralar, maya mantarı enfeksiyonlarına karşı ise antifungal gargaralar önerilebilir. Ağız yaralarının bulunduğu dönemde asidik, baharatlı, sıcak ve sert yiyeceklerden kaçınılması tavsiye edilir.

Tırnak Mantarı

Tırnak mantarı, el veya ayak tırnaklarında mantar enfeksiyonunun neden olduğu bir hastalıktır. Bu enfeksiyon tırnakların kalınlaşmasına, renk ve şekil değişikliklerine ve kırılmasına yol açar. Tırnak mantarına çeşitli mantar türleri sebep olabilir ve bu mantarlar, özellikle nemli ve havasız ortamlarda, örneğin ayakkabının içinde gelişir. Ayak mantarı, tırnak mantarı için uygun ortamı oluşturabilir. Tırnak Mantarı Belirtileri Nelerdir? Tırnak rengi sarı veya kahverengiye dönebilir. Tırnak kalınlaşır ve aşırı büyür. Tırnak altında kötü kokulu birikintiler oluşabilir. Enfeksiyon ilerledikçe, tırnak ufalanıp dökülebilir ya da ayakkabılar içinde rahatsızlık verecek kadar kalınlaşabilir. Tırnak Mantarı Riskini Artıran Faktörler Nelerdir? Ayakları uzun süre nemli kalan meslekler (asker, atlet, madenci vb.) Enfeksiyona direncinizi azaltan veya ayak parmaklarına kan akışını engelleyen hastalıklar (diyabet, dolaşım bozuklukları, HIV vb.) Tırnaklarda zedelenme veya travmalar Sıkı ve dar, parmakları sıkan ayakkabılar giyilmesi Soyunma odaları, yüzme havuzları ve duş gibi ortak kullanım alanlarının kullanımı Aynı ayakkabıları sürekli giymek Hijyenik olmayan ortamlarda, sterilize edilmemiş aletlerle yapılan manikür ve pedikür işlemleri Çıplak ayakla toprağa basmak Ayakların aşırı terlemesi sonucu oluşan nemli ortam Kötü ayak hijyeni Tırnak Mantarı Nasıl Korunulur? Tırnak mantarından korunmak için şu önlemleri alabilirsiniz: Ayağınızın hava almasını sağlayacak rahat ayakkabılar ve çoraplar giyin. Ortak duş ve soyunma odalarında başkalarına ait ayakkabıları, sandaletleri veya terlikleri kullanmamaya özen gösterin. Ayaklarınızı her gün yıkayın ve iyice kurulayın. Her gün temiz çorap giyin. Tırnaklarınızı kısa tutun. Pedikür aletlerini kullanmadan önce dezenfekte edin. Tırnak Mantarı Tedavisi Tedavi, enfekte olmuş tırnağın, bir dermatolog tarafından mümkün olduğunca uzaklaştırılması ile başlar. Tırnağın uzaklaştırılması şu yöntemlerle yapılabilir: Tırnağın makasla kesilmesi Tırnağın törpülenmesi Üre içerikli kremlerle tırnağın eritilmesi Eğer enfeksiyon hafifse ve tırnakta küçük bir alana sınırlıysa, dermatolog antifungal kremler veya ilaçlı tırnak cilası reçete edebilir. Enfeksiyon tırnağın geniş bir alanına yayılmışsa veya birkaç tırnağı etkilemişse, doktorunuz terbinafin veya itrakonazol gibi oral antifungal ilaçlar yazabilir. Bu ilaçlar bazen yan etkilere yol açabilir, özellikle itrakonazol ciddi ilaç etkileşimlerine neden olabilir. Şiddetli vakalarda ve tedaviye dirençli enfeksiyonlarda tırnağın tamamı cerrahi olarak çıkarılabilir.

Alerji Testleri

Alerji testleri, alerjik deri hastalıklarında, şikayetlere neden olan alerjenleri tespit etmek amacıyla yapılan tanısal testlerdir. Alerjik hastalıkların neden olduğu reaksiyon mekanizmaları farklılık gösterdiğinden, uygun testler dermatolog tarafından belirlenir. Dermatolojide en yaygın kullanılan alerji testleri şunlardır: Yama (patch) testi Foto Yama, Atopi Yama testi Delme (prick) testi Deri içi (intradermal) test Otolog serum testi

Kurdeşen (Ürtiker)

Anjioödem nedir? Anjioödem, derinin alt katmanlarında gelişen ve şişme, kaşıntı, yanma veya batma hissi gibi belirtilere yol açan bir ürtiker formudur. Genellikle göz kapakları, dudaklar ve bazen ağız içinde görülür. Ellerde şişlik ve ağrı olabilir. Ağız içi etkilenirse, nefes darlığı ve yutma güçlüğü gibi ciddi belirtilere yol açabilir. Anjioödem ve ürtiker ayrı ayrı görülebileceği gibi, birlikte de görülebilirler. Ürtiker ve Anjioödem Neden Olur? Her iki durumda da deri hücrelerinden (mast hücreleri) histamin salınımı nedeniyle yakınmalar meydana gelir. Fiziksel faktörler (egzersiz, soğuk hava, deri basıncı gibi), yiyecekler, ilaçlar ve enfeksiyonlar bu hücreleri uyarabilir. Bazı kronik ürtiker vakalarında, kişinin bağışıklık sistemine ait yapılar (otoantikorlar), mast hücrelerinden histamin salınımını tetikler. Genellikle, olağan ürtiker vakalarında belirli bir neden bulunamayabilir. Kurdeşeni Neler Tetikler? Aşağıdaki faktörler, ürtikerin ortaya çıkmasına yol açabilir: Enfeksiyonlar: Özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları, grip ve nezle. İlaçlar: Her türlü ilaç ürtiker oluşturabilir, ancak ağrı kesiciler, kas gevşeticiler ve antibiyotikler daha sık neden olabilmektedir. Ayrıca bazı tansiyon ilaçları (ACE inhibitörleri) anjioödemi tetikleyebilir. Alkol, gıda ve katkı maddeleri: Fındık, ceviz, balık, domates ve çilek gibi yiyecekler nadiren ürtikeri tetikleyebilir. Kurdeşen (Ürtiker)den Korunmak İçin Ne Yapılabilir? Ürtikeri tetikleyen faktörlerden kaçınılması çok önemlidir. Bu önlemler şunlar olabilir: İlaç kullanımı: Çok gerekli olmadıkça ağrı kesicilerden kaçınılmalıdır. Parasetamol, güvenli bir alternatif olabilir. Ayrıca ACE inhibitörlerinden kaçınılmalıdır. Alkol tüketimi: Alkol tüketiminden kaçınılmalıdır. Egzersiz ve ortam koşulları: Aşırı egzersiz, aşırı sıcak veya soğuk ortamlardan kaçınılmalıdır. Yiyecekler: Boya ve katkı maddesi içeren gıdalardan kaçınılmalıdır. Kurdeşen (Ürtiker) Tedavisi Ürtiker tedavisinin en önemli aşaması, ürtikeri kötüleştiren faktörlerden kaçınmaktır. Tedavide kullanılan başlıca ilaçlar: Antihistaminikler: Kaşıntı ve kabarıklığı hafifletmek için yaygın olarak kullanılan ilaçlardır. Günlük düzenli kullanımı, tedavinin başarısı için çok önemlidir. Bu ilaçlar, belirtilerin oluşmasını engeller, ancak kabarıklık olsa bile düzenli kullanılması gereklidir. Eğer ilaçlar yeterli gelmezse, doktorunuz ilacın dozunu artırabilir. Antihistaminikler, bazı kişilerde uyku hali ve dikkat dağınıklığına neden olabilir. Bu yüzden, dikkat gerektiren işler yapıyorsanız doktorunuza bildirin. Steroidler ve siklosporin gibi immünosupresif ilaçlar: Dirençli vakalarda kullanılabilir. Ayrıca, bazı durumlarda omalizumab gibi enjeksiyon tedavileri de önerilebilir. Acil Durumlar: Dil ve boğaz şişliği nadiren görülse de, bu durum anjioödem belirtileridir ve hayatı tehdit edebilir. Böyle bir durumla karşılaşırsanız, derhal en yakın sağlık kuruluşuna başvurmanız gerekmektedir.

Vitiligo (Alaça Hastalığı)

Vitiligo (Alaça Hastalığı) Nedir? Vitiligo, ciltte pigment kaybı sonucu beyaz lekelerin oluştuğu, kesin nedeni bilinmeyen bir cilt hastalığıdır. En sık yüz, dudak, eller, kollar, bacaklar ve genital bölgede görülür, ancak vücudun herhangi bir kısmını etkileyebilir. Dünya nüfusunun %1'inde görülür ve erkek, kadın, her ırkı eşit oranda etkiler. Vitiligo Kimlerde Görülür? Vitiligo, her yaşta görülebilen bir hastalıktır. Bebeklikten yaşlılığa kadar her yaş grubunda rastlanabilir. Vitiligo Bulaşıcı Mıdır? Hayır, vitiligo bulaşıcı değildir. Vitiligo'nun Sebepleri Nelerdir? Deri, saç ve göz rengini belirleyen melanin pigmenti, melanosit adı verilen hücrelerde üretilir. Eğer bu hücreler yok olursa veya melanin üretilemezse, deri daha açık renkte görünür. Vitiligo Nasıl Oluşur? Vitiligo hastalığında vücut, kendi melanosit hücrelerine karşı otoantikorlar üretir ve bu hücrelere zarar verir. Vitiligo ile birlikte başka otoimmün hastalıklar da gelişebilir. Vitiligo Tanısı Nasıl Konur? Derideki beyaz alanlar yalnızca vitiligoda değil, başka hastalıklarda da görülebilir. Bu beyaz alanların ayırıcı tanısı bir dermatoloji uzmanı tarafından yapılır. Vitiligo Tedavi Edilebilir Mi? Vitiligo tedavi edilebilen bir hastalıktır. Ancak hastalığın kesin nedeni bilinmediğinden tedavi sonuçları kişiden kişiye değişebilir. Vitiligo'da Dikkat Edilmesi Gerekenler Vitiligo hastalarının dikkat etmesi gereken en önemli faktör güneşten korunmaktır. Çünkü vitiligo hastalarında cilt güneşe karşı daha hassas hale gelir ve bu, hastalığın şiddetlenmesine yol açabilir. Vitiligo Tedavisi Kortizonlu Kremler: Yaşa ve hastalığın ilerleme durumuna göre, özellikle erken dönemde kullanılan kortizonlu kremler faydalıdır. Ancak uzun süre, dermatolog kontrolü dışında kullanıldığında ciltte incelme, damarlaşma, sivilce ve tüylenme gibi yan etkiler görülebilir. Takrolimus ve Pimekrolimus İçeren Kremler: Vitiligo tedavisinde kullanılabilir. Fototerapi (Işık Tedavisi): UV ışığının farklı dalga boyları kullanılarak yapılan bir tedavi yöntemidir. Güneşten Korunma: Vitiligo hastalarının beyaz alanları güneşe karşı çok hassastır ve kolayca yanabilir. Bu nedenle, en az 30 SPF içeren güneş koruyucu kremler sürekli kullanılmalıdır.

Kontakt Dermatit (Egzama)

EGZAMA NEDİR? Egzama (dermatit), farklı şekillerde ortaya çıkan ve yaygın olarak görülen bir cilt hastalığı grubudur. Genellikle kırmızı döküntü, pullanma, çatlama ve sıvı toplanması ile kendini gösterir. Tedavi edilmediği takdirde egzama, kronik bir hale gelebilir. Egzama Belirtileri Nelerdir? Ciltte kızarıklık Pullanma Çatlama Kalınlaşma Sıvı toplanması Egzama Hangi Bölgelerde Görülür? Egzama, genellikle ellerde ve baş-boyun bölgesinde görülmekle birlikte vücudun herhangi bir yerinde de ortaya çıkabilir. Egzama Bulaşıcı mıdır? Egzama bulaşıcı bir hastalık değildir. Ancak, kötü bir görüntüye yol açabileceği için estetik olarak rahatsız edici olabilir. Egzemanın Nedenleri Nelerdir? Egzama, cilt dokusunun içerden ve dışarıdan gelen alerjenlere karşı savunma mekanizmasına geçmesi sonucu oluşur. Bu savunma iltihaba yol açar ve egzama ortaya çıkar. Aşağıdaki faktörler egzamanın nedenleri arasında yer alır: Kimyasal maddelere, deterjanlara, sabunlara, dezenfektanlara, şampuanlara veya temizlik malzemelerine fazla maruz kalmak Stres Bağışıklık sisteminin zayıflaması Egzamayı Önlemek İçin Tavsiyeler Cildi nemlendirmek ve stressiz bir yaşam sürmek, tedaviye katkı sağlar. Cilde uygun, kurutucu etkisi olmayan şampuanlar ve kremler kullanılmalıdır. Ciltte alerjik reaksiyonlara yol açan maddeleri tanımlamak ve bu maddelerden kaçınmak. Koruyucu kıyafetler, yüz maskeleri, gözlükler ve eldivenler kullanarak temastan korunmak. Egzemanın Tedavisi Lokal Kortizonlu İlaçlar: Bu ilaçlar, doktor kontrolünde kullanılmalıdır. Farklı vücut bölgelerine göre çeşitli yoğunlukta merhem veya krem kullanılabilir. Pimecrolimus Krem: Yeni bir antienflamatuar ilaçtır. Kortizonlu kremlerden daha az yan etkisi olan bir alternatiftir. Antihistaminikler: Kaşıntıyı engellemeye yardımcı olan tabletlerdir. Özellikle gece kullanımı faydalıdır. Kortizonlu Tabletler ve Fototerapi: İhtiyaç halinde doktor önerisiyle kullanılabilir.

Sedef Hastalığı (Psoriazis)

Sedef hastalığı, toplumda yaygın olarak görülen, alevlenmelerle birlikte uzun süre devam eden kronik bir deri hastalığıdır. Lezyonları, keskin sınırlarla çevrili, üzerinde gümüş renginde pullanmalar bulunan kızarıklıklarla kendini gösterir. Sedef Hastalığının Nedenleri Nelerdir? Sedef hastalığının kesin nedeni bilinmemekle birlikte, genetik yatkınlık, bağışıklık sistemi ve çevresel faktörlerin etkileşimi olduğu düşünülmektedir. Çevresel faktörler arasında boğaz enfeksiyonları (streptokoklara bağlı), kullanılan bazı ilaçlar (kortizon, lityum, bazı tansiyon ilaçları, aspirin vb.), aşırı alkol tüketimi, sigara, kaşıma, keselenme, güneş yanığı ve ruhsal stres hastalığı tetikleyebilir veya alevlendirebilir. Sedef Hastalığı Bulaşıcı Mıdır? Sedef hastalığı, temas yoluyla bulaşan bir hastalık değildir. Sedef Hastalığının Seyri Nasıldır? Sedef hastalığı genellikle uzun süreli ve kronik bir seyir izler. Hastalık, alevlenmeler ve iyileşme dönemleri ile seyreder. Belirtiler ve hastalığın şiddeti kişiden kişiye, aynı kişide ise zaman içinde değişkenlik gösterebilir. Sedef Hastalığının Tanısı Nasıl Konur? Sedef hastalığının tanısı çoğunlukla klinik bulgulara dayanarak konur. Nadiren, deri biyopsisi yapılması gerekebilir. Sedef Hastalığı Nasıl Tedavi Edilir? Sedef hastalığının kesin bir tedavisi bulunmamaktadır, ancak uygun tedavi ile hastalık kontrol altına alınabilir ve uzun süreli iyilik haline ulaşılabilir. Tedavi süreci, hastalığın yaygınlığı, yerleşim yeri, tırnak ve eklem tutulumları gibi faktörlere göre belirlenir. Bu süreçte hekim, hasta ve hasta yakınlarının işbirliği büyük önem taşır. Hastalığı alevlendirebilecek davranışlardan ve ilaçlardan kaçınılmalıdır (kaşıma, banyoda liflenme, kese yapma vb.). Sınırlı tutulumlu sedef hastalığının tedavisinde öncelikle yerel tedaviler tercih edilir. Bu tedaviler, deri yüzeyindeki pulları temizleyen ilaçlar, kortizonlu kremler, antralin, kalsipotriol (sentetik D vitamini), kalsinörin inhibitörleri gibi ilaçlarla yapılabilir. Bu tedaviler bir arada kullanılabilir. Dirençli ve yaygın hastalık durumlarında metotreksat, siklosporin-A, asitretin (sentetik A vitamini) ve fototerapi gibi tedavi yöntemleri kullanılır. Eğer bu tedavilere de yanıt alınamazsa, biyolojik ajanlar (adalimumab, etanersept, infliksimab, ustekinumab vb.) tercih edilebilir. Tedaviye Uyum Sedef hastalığı tedavisinde dermatologların hastalık hakkındaki bilgi ve deneyimlerinin yanı sıra, hastaların önerilen tedaviye uyumu da tedavi başarısında büyük rol oynar. "Deri hastalığınız olduğunda dermatoloğunuza başvurun. Derinizi dermatologlara emanet edin."

Seboreik Egzama (Seborrheic Dermatitis)

Seboreik egzama, genellikle saçlı deri, yüz, kaşlar, burun kenarı, yanaklar, kulak içi ve dışı bölgelerde, pembe renkli kızarık alanlar üzerinde sarı, yağlı kepeklenme ve kabuklanmalarla kendini gösteren bir egzema türüdür. Seboreik Egzemanın Nedeni Nedir? Seboreik egzama, deride zararsız bir şekilde yaşayan Malassezia isimli mantar mikrobunun aşırı çoğalması ve buna vücudun savunma sisteminin verdiği aşırı yanıt sonucu gelişir. Seboreik Egzama Sık Görülen Bir Hastalık Mıdır? Toplumda yaklaşık olarak %5 oranında görülmektedir. Ancak birçok kişi bu durumu fark etmez. Saçlarda Kepeklenme ile İlişkili Midir? Evet, saçlarda oluşan kepek seboreik egzemanın hafif bir türüdür ve erişkinlerin yarısında görülür. Ancak, kepeklenme her zaman seboreik dermatit anlamına gelmez, fakat seboreik dermatitli kişilerin büyük bir kısmında kepeklenme de bulunmaktadır. Seboreik Egzema Irsi Bir Hastalık Mıdır? Hayır, seboreik egzema genetik geçiş göstermemektedir. Seboreik Egzema Hangi Durumlarda Artış Gösterir? Yorgunluk ve emosyonel stres, seboreik egzemanın şiddetini artırabilir. Seboreik Egzema Hangi Mevsimlerde Daha Sıktır? Seboreik egzema, kış aylarında daha sık görülürken, yaz aylarında genellikle daha hafif seyreder. Seboreik Egzemanın Bulguları Nelerdir? Bulgular, hastadan hastaya değişiklik gösterebilir, ancak genellikle şu bölgelerde görülür: Burun kenarları, yanaklar, kulak içi ve arkası, kaşlar, saçlı deri Kırmızı-pembe zemin üzerinde ince beyaz kabuklanmalar Saçlı deride kepeklenme Bazen göğüs üstü, koltuk altı gibi bölgelerde de ortaya çıkabilir Çoğu hasta rahatsız edici bulgulara sahip olmayabilir. Seboreik Egzemanın Tanısı Nasıl Konulur? Seboreik egzemanın tanısı, klinik muayene ile kolayca konulabilir. Ancak, nadiren mantar hastalıkları gibi benzer durumlardan ayırt edebilmek için bazı testler yapılabilir. Seboreik Egzama Tamamen Tedavi Edilebilir Mi? Seboreik egzema tamamen tedavi edilemez, ancak uygulanan tedavilerle hastalık kontrol altına alınabilir ve belirtiler önemli ölçüde azaltılabilir. Seboreik Egzema Tedavisinde Hangi İlaçlar Kullanılır? Tedavi, belirtilerin görüldüğü vücut bölgesine göre belirlenir. Saçlı Deri: Çinko pirition, selenyum sülfür, ketokonazol içeren kepek karşıtı şampuanlar düzenli kullanıldığında etkili sonuçlar verir. Şampuan, saçlı deride 5-10 dakika bekletilip sonra durulanmalıdır. Kepeklerin kalın olduğu durumlarda salisilik asit içeren çözümler de faydalı olabilir. Yüz, Kulak ve Burun Civarı: Burada mantar mikrobunu azaltmak için mantar karşıtı kremler kullanılır. Kızarıklığın belirgin olduğu durumlarda ise kortizonlu kremler önerilir. Kulak iç kısmı için kortizonlu solüsyonlar veya kulak damlaları kullanılabilir. Vücut: Gövde, sırt, koltuk altı gibi bölgelerde mantar karşıtı şampuanlar kullanmak faydalıdır. Şampuan, bölgedeki ciltte 5-10 dakika bekletilip durulama yapılmalıdır. Sonuç: Seboreik egzama tedavisiyle hastalık kontrol altına alınabilir, ancak tamamen iyileşmesi her zaman mümkün olmayabilir. Tedavi sürecinde uzman bir dermatologun rehberliği önemlidir. "Deri hastalığınız olduğunda dermatoloğunuza başvurun. Derinizi dermatologlara emanet edin.

Rosacea (Gül Hastalığı)

Rosacea, özellikle yüzün orta kısmında (burun, çene, alın ve yanaklar) görülen, kızarıklık ve yanma atakları ile başlayıp zamanla sivilceler, kalıcı kızarıklık, kılcal damarların belirginleşmesi, deri ödemi ve şişlik gibi belirtilerle ilerleyen kronik bir deri hastalığıdır. Bu hastalık, halk arasında "gül hastalığı" veya "gülleme" olarak da bilinir. Rosacea'nın Nedenleri Nelerdir? Rosacea'nın kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, aşağıdaki faktörler hastalığın gelişiminde rol oynayabilir: Genetik Yatkınlık: Aile geçmişinde rosacea olan bireylerde hastalık daha yaygın görülebilir. Enfeksiyonlar: En sık suçlanan enfeksiyonlar, mideyi etkileyen Helicobacter pylori bakterisi ve yüzde bulunan Demodex akarlarıdır. Çevresel Faktörler: Güneş ışığı, aşırı sıcak veya soğuk hava, ani sıcaklık değişimleri gibi çevresel faktörler rosacea lezyonlarının başlamasına veya şiddetlenmesine yol açabilir. Psikolojik Faktörler: Stres, duygu durum değişiklikleri ve psikolojik gerilim, özellikle kızarıklık ve yanma ataklarını tetikleyebilir. Bağışıklık Sistemi Dengesizlikleri: Derinin doğal savunma mekanizmalarındaki dengesizlikler son yıllarda rosacea gelişiminde bir etken olarak öne çıkmaktadır. Rosacea’yı Tetikleyen Faktörler Yiyecekler ve İçecekler: Sıcak içecekler (çay, kahve), baharatlı yiyecekler, asidik gıdalar (turşu, çikolata), alkol ve sıcak-soğuk yiyecekler rosacea belirtilerini artırabilir. Hava Koşulları: Güneş ışığı, sıcak hava, soğuk hava, nemli hava ve rüzgar gibi çevresel faktörler rosacea’nın kötüleşmesine yol açabilir. Psikolojik Stres ve Aşırı Egzersiz: Stres, duygusal değişiklikler veya aşırı fiziksel aktivite rosacea’yı tetikleyebilir. Banyo ve Kişisel Bakım Ürünleri: Sıcak suyla yapılan banyo, yüzü tahriş eden temizlik ürünleri (kolonya, tonik, gülsuyu) veya ıslak mendillerin kullanımı rosacea’yı artırabilir. İlaçlar: Yüze uzun süreli topikal kortikosteroid kullanımı rosacea’yı şiddetlendirebilir. Sistemik Durumlar: Adet dönemi, gebelik, menopoz gibi hormonal değişiklikler, aşırı öksürük veya kabızlık rosacea'nın alevlenmesine neden olabilir. Rosacea Nasıl Tedavi Edilir? Rosacea tedavisinde en etkili, konforlu ve güvenilir yöntemlerden biri BBL lazer tedavisidir. BBL lazer tedavisi ağrısız, acısız ve iğnesiz bir yöntem olup, rosacea'nın belirtilerini etkili bir şekilde kontrol altına alabilir. Genel Önlemler Güneşten Korunma: Güneş ışığı, rosacea'yı tetikleyen en önemli faktörlerden biridir. Günde 2-4 saatte bir dermatolog önerisiyle uygun bir güneş koruyucu kullanılmalı ve güneş ışınlarının yoğun olduğu saatlerde güneşe maruziyetten kaçınılmalıdır. Topikal Tedavi Hafif vakalarda genellikle krem ve jel formülasyonları kullanılır. En yaygın kullanılan ilaçlar şunlardır: Metronidazol (krem, jel, losyon) Azelaik Asit (krem, jel) Sodyum Sülfasetamid ve Sülfasetamid-Sülfür karışımları Diğer tedavi seçenekleri arasında Tretinoin, Benzoil Peroksit, Eritromisin, Klindamisin, Tetrasiklin, %5 Permetrin Krem, Takrolimus ve Pimekrolimus yer alır. Sistemik Tedavi Şiddetli vakalarda, topikal tedavilerle birlikte sistemik antibiyotikler (minosiklin, doksisiklin, tetrasiklin, metronidazol, azitromisin) ve İzotretinoin gibi A vitamini türevleri kullanılabilir. Rosacea İçin Özel Bir Diyet Var Mıdır? Rosacea için özel bir diyet bulunmamaktadır. Ancak, yüzdeki kızarıklığı artıran yiyeceklerden ve içeceklerden (baharatlı gıdalar, sıcak içecekler, alkol) kaçınılması önerilir. Ayrıca sigara ve diğer tütün ürünlerinden de uzak durulmalıdır. Rosacea tedavisi, hastalığın tam olarak iyileşmesini sağlamasa da, uygun tedavi ve önlemlerle belirtiler kontrol altına alınabilir ve yaşam kalitesi önemli ölçüde iyileştirilebilir.

Su Çiçeği

Suçiçeği (Varisella), Varicella zoster virüsünün (VZV) neden olduğu, vücutta kaşıntılı, kırmızı döküntüler, yorgunluk ve ateş gibi belirtilerle kendini gösteren bulaşıcı bir hastalıktır. Suçiçeği döküntüleri genellikle önce gövde ve yüzde belirir. Bu hastalık, çoğunlukla çocuklarda görülmektedir.

Herpes (Uçuk)

Herpes simpleks enfeksiyonu (uçuk), vücutta hemen hemen her bölgede gelişebilen, berrak su dolu kabarcıklar ve sonrasında kabuklu yaraların oluştuğu viral bir enfeksiyondur. Herpes simpleks virüsünün iki tipi vardır. Tip 1, genellikle ağız çevresi ve yüzde hastalık yaparken, Tip 2 genital bölgede enfeksiyon oluşturur. Uçuk Hastalığı Nasıl Oluşur? Virüs vücuda ilk girdiğinde ilk atak meydana gelir, ardından sinir köklerine yerleşir ve sessiz kalır. Uygun şartlar oluştuğunda ise tekrar eden ataklar yaşanır. Uçuk Nerelerde Ortaya Çıkar? En sık olarak dudaklar, ağız çevresi, burun ve çenede görülür. 5-7 gün içinde su dolu kabarcıklar kurur ve kabuklanarak iyileşir. Uçuk Bulaşma Nasıl Önlenir? Henüz hastalığı ve bulaşıcılığını önleyecek bir aşı bulunmamaktadır. Bulaşmayı engellemenin en önemli yolu korunmadır. Hasta bölgelerle temastan kaçınılmalı, öpüşmekten ve ortak eşyaların kullanımından sakınılmalıdır. Uçuk Nasıl Tedavi Edilir? Tedavi, hastalığın şiddetine göre virüse etkili kremler veya sistemik ilaçlarla yapılır. Tedaviye, hastalık başladıktan ilk 1-2 gün içinde başlanması önemlidir. Sık tekrarlayan vakalarda, 6 ay-1 yıl süreyle baskılama tedavisi uygulanabilir.

Zonaya (Gece Yanığı)

Çocukluk döneminde geçirilen suçiçeği hastalığından sonra, varicella zoster virüsü (VZV) sinir köklerinde yerleşir ve sessiz bir şekilde kalır. Vücut direnci düştüğünde, bu sessiz virüsler yeniden aktifleşir ve bulundukları sinir yollarıyla ilişkili deride ağrıya yol açar. Başlangıçta döküntü olmadığı için, bu durum başka hastalıklarla karışabilir. Ağrının başladığı bölgede birkaç gün sonra kızarıklık ve içi su dolu kabarcıklar (veziküller) oluşur. Bu dönemde döküntü bulunan bölgeye suçiçeği geçirmemiş bir kişi temas ederse, o kişiye suçiçeği bulaşabilir.

Siğiller (Verra)

Siğiller (Verra) nedir? Siğil, Human papillomavirus (HPV) tarafından derinin üst tabakasında enfeksiyon oluşturan ve iyi huylu deri büyümesi şeklinde kendini gösteren bir hastalıktır. Genellikle el ve ayaklarda görülse de vücudun farklı bölgelerinde de ortaya çıkabilir. Siğil nasıl oluşur? Siğiller, HPV virüsünün etkisiyle oluşur. Siğile doğrudan temas ya da siğile temas etmiş bir nesneyle temas sonucu meydana gelir. Derideki kesik ya da yaralanmalar bulaşma riskini artırır. Siğil genetik midir? Siğil mikrobik bir hastalık olup, genetik değildir. Siğil bulaşma riski kimlerde daha yüksektir? Siğile temas eden herkes bulaşma riski taşır, ancak çocuklar, gençler, tırnak yiyenler ve bağışıklık sistemi zayıf olanlar daha yüksek risk altındadır. Siğiller hangi bölgelerde ortaya çıkar? Siğiller vücudun farklı bölgelerinde yerleşebilir ve farklı klinik şekillerde görülürler. Siğilden nasıl korunabilirim? Siğilinizi koparmayın, çizmeyin; ortak kullanım alanlarında kendi terlik ve ayakkabılarınızı kullanın; başkalarının siğillerine temas etmeyin. Nemli ortamlar siğilin yayılmasına neden olabilir, bu nedenle özellikle ayaklardaki siğillerde ayaklarınızı kuru tutun. Siğil tedavisinde neler yapılabilir? Siğil şüphesi durumunda, çevrenizi ve kendinizi korumak için dermatoloğunuza başvurun. Dermatologlar tedavi için siğilin etkeni olan HPV’ye karşı etkili ajanlar ve dokuyu tahrip ederek iyileşmeyi sağlayan yöntemler kullanacaktır. Tedavi, siğilin tipi, yeri, kalınlığı ve hastanın yaşı gibi faktörlere göre belirlenir. Başlıca tedavi yöntemleri: Fraksiyonel lazer Keratolitik ajanlarla yüzeysel tedavi Soğuk tedavi (kriyoterapi) Asidik solüsyonlar

Mantar Hastalıkları

Mantarlar, deride ve tırnakların altında çoğalan, ancak ancak mikroskopla görülebilen küçük organizmalardır. Bu organizmalar çevremizdeki birçok ortamda bulunabilirler; özellikle ayakkabılar, terlikler, havlular, bahçeler, evler, ortak kullanım alanlarındaki duşlar, jimnastik salonları, yüzme havuzlarının basamakları, otel ve cami halıları gibi yerlerde yaygın olarak bulunurlar. Tüm mantar hastalıkları oldukça bulaşıcıdır ve kolayca yayılabilir. Ayak ve tırnak mantar hastalıkları tedavi edilmediğinde vücudun diğer bölgelerine yayılabilir, başkalarına bulaşabilir ya da bakterilere bağlı daha ciddi enfeksiyonlara yol açabilir.

Cilt Kanserleri

Cildinizdeki leke, yara veya kabarıklık gibi şikayetlerinizi değerlendirmek ve cilt kanseri tanısı almak için mutlaka bir dermatoloğa başvurmalısınız. Bazal Hücreli Kanser Bazal hücreli kanser, en sık görülen ancak en az tehlikeli deri kanseri türüdür. Genellikle açık tenli bireylerde, güneşe en fazla maruz kalan vücut bölgelerinde ortaya çıkar. Bu kanser türü, çok nadiren vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Eğer uzun süre tedavi edilmezse, ülsere dönüşebilir veya derin dokulara zarar verebilir.

Benler (Melanositik Nevüsler)

Ben nedir? Benler, genellikle derideki zararsız renk değişiklikleridir. Melanositik nevüs olarak da bilinen benler, melanosit adı verilen pigment hücrelerinin (derinin rengini veren hücreler) çoğalması sonucu oluşurlar. Benler, pigmentli maküller, papüller veya nodüller olarak görülüp, epidermis, dermis ve nadiren subkutan dokuda yerleşebilir. Bazı kişilerde vücuda yayılmış onlarca ben bulunurken, bazı kişilerde daha az sayıda ben olabilir. Benler nasıl görünür? Benler düz deri seviyesinde ya da deriden kabarık olabilir. Renkleri; deri renginden kırmızı, kahverengi veya siyah gibi farklı tonlarda olabilir. Benler ne zaman oluşur ve nasıl gelişir? Benler doğuştan var olabileceği gibi, erken çocukluk döneminde de gelişebilir. Doğumsal benler tehlikeli midir? Doğumsal benler üzerinde nadiren de olsa "melanom" adı verilen deri kanseri gelişebilir. Melanom gelişme riski, benin büyüklüğü ile ilişkilidir; küçük ve orta boy benlerde risk çok düşüktür, ancak büyük ve dev doğumsal benlerde bu risk belirgin şekilde artar. Benlerin takibi nasıl yapılmalıdır? Benlerin takibi, hastadan hastaya farklılık gösterebilir. Benin yerleşim yeri, büyüklüğü, kozmetik ve psikososyal açıdan yarattığı etkiler göz önünde bulundurulmalıdır. Küçük boyutlu, düzgün yüzeyli ve vücudun kolayca izlenebilen bölgelerine yerleşmiş doğumsal benler, düzenli olarak (6 ay-1 yıl aralıklarla) dermatologlar tarafından takip edilebilir. Bu sayede, bende oluşabilecek kanser riski ve değişiklikler erken dönemde tespit edilebilir, gerekli önlemler alınabilir. Benlerdeki değişiklikler neyi gösteriyor olabilir? Normalde, benler herhangi bir deri şikayetine yol açmaz. Ancak bir benin çapında hızlı bir değişiklik olmuşsa, rengi düzensizleşmişse, sınırları belirgin değilse ve sürekli ağrı, kanama veya kaşıntı varsa, mutlaka bir dermatolog tarafından görülmesi gerekir. Bu değişiklikler deri kanseri belirtisi olabilir ve bende patolojik inceleme yapılması gerekebilir. Lazer ile Nevüs (Ben) Tedavisi Benler genellikle estetik kaygıları gidermek amacıyla tedavi edilir. Tedaviye başlamadan önce, benlerin iyi analiz edilmesi ve iyi huylu olduklarından emin olunması gerekir. Ardından, lazer tedavisi uygulanabilir. Ben tedavisinde kullanılan lazer türü, fraksiyonel lazerdir. Lazerle ben alma işlemi sırasında hastanın konforunu artırmak için, önce ben lokal anestezi ile uyuşturulur ve ardından fraksiyonel lazer uygulanır. Et Beni Tedavisi Et beni alındığında, kanser oluşumunu tetiklemez. Aksine, olası bir kanseri erken teşhis etme şansı sağlar. Cilt Kanserinden Nasıl Korunulur? Güneşten korunmak oldukça önemlidir. Güneşe sık maruz kalan bölgelere, koruma faktörü 30 ve üzeri olan güneş koruyucuları düzenli olarak uygulayın.

Uyuz Hastalığı (Skabies)

Uyuz hastalığı, kaşıntılı döküntülerle seyreden ve oldukça bulaşıcı olan, özellikle toplu yaşam alanlarında ve kış aylarında yaygın olarak görülen parazitik bir cilt hastalığıdır. Uyuz, Sarcoptes scabiei hominis adlı parazitin neden olduğu bir hastalıktır ve her yaştan, cinsiyet ve ırk fark etmeksizin herkesi etkileyebilir. Geceleri daha yoğun hale gelen kaşıntılar, ciltte döküntüler ve ciddi yaraların oluşmasına yol açabilir. Uyuz, hayvanlardan insanlara geçmez, yalnızca insandan insana bulaşır. Bulaşma, cinsel yolla, toplu yaşam alanlarında, yakın temasla, doğrudan ya da dolaylı olarak skabiesli hastaların kişisel eşyalarına temasla gerçekleşebilir. Uyuz Hastalığında Belirtiler Nelerdir? Uyuzun en belirgin bulgusu, özellikle geceleri artan ve sıcakla şiddetlenen kaşıntıdır. En sık etkilenen bölgeler arasında el parmak araları, el bileklerinin iç yüzü, koltuk altları, kalçalar, kadınlarda meme uçları ve erkeklerde genital bölge bulunur. Yetişkinlerde sırtın orta hattı, yüz ve saçlı deri genellikle etkilenmez, ancak bebeklerde bu bölgelerde de döküntüler görülebilir. Uyuzun en tipik cilt lezyonu, parmaklar arasında tünel şeklinde görülen, parazitin içinde yaşadığı gri-beyaz renkli ve 1-10 mm uzunluğunda olan tünel oluşumlarıdır. Ayrıca, deride küçük kabarıklıklar, sertlikler, su dolu baloncuklar ve kepekli kabuklu lezyonlar da görülebilir. Uyuz Hastalığında Tedavi Uyuzun etkin tedavisinde en önemli faktör, hastanın tedaviye uyumudur. Tedavi genellikle antiparaziter kremlerle yapılır (permetrin, fenotrin, sülfür, benzil benzoat, krotamiton, ivermektin, malation; sistemik tedavi olarak oral ivermektin). Klinik çalışmalara göre, uyuz hastalarının tedavi etkinliği birbirine yakın olsa da, tedavinin başarısı büyük ölçüde hastanın tedaviye uyumuna bağlıdır. Uyuz hastalarının tedavi planı oluşturulurken, aynı yaşam alanını paylaştıkları diğer kişilerin de tedavi edilmesi gereklidir; bu, enfeksiyonun tekrarını önlemek için zorunludur. Skabies Tedavisinde Dikkat Edilmesi Gerekenler Tedavi Öncesi Duş: Tedaviye başlamadan önce duş alınmalı ve boyun ile kulak arkaları dahil tüm vücuda krem sürülmelidir. Krem sürerken parmak araları, göbek ve kasıklar unutulmamalıdır. Bebek ve Erişkinlerde Baş Bölgesi Tedavisi: Özellikle bebeklerde, immün yetmezliği olanlarda ve saçlı deride lezyon görülen erişkinlerde, göz ve ağız çevresi korunarak baş bölgesi de tedavi edilmelidir. Aile Bireylerinin Tedavisi: Yakın temasta bulunan aile bireyleri, şikayetleri olmasa bile mutlaka tedavi edilmelidir. Emzirme: Emziren annelere, tedavi sonrası 5 güne kadar emzirmeye ara vermeleri önerilmektedir. Giysiler ve Eşyaların Temizliği: Tedavi sonrası kullanılan giysiler, havlular ve nevresimler temiz olmalıdır. Eski eşyalar, uygun yöntemlerle parazitten arındırılmalıdır (örneğin, en az 10 dakika 50°C sıcaklıkta yıkama, ütüleme, yıkanamayan eşyaların 7 gün boyunca poşette bekletilmesi veya -10 ile -18°C arasında derin dondurucuda 5 saat bekletilmesi). Tekrarlayan Tedavi Protokolleri: Krutlu skabiyes, yaygın skabies, immünsüprese hastalar ve salgın durumlarında, hastanın tedaviye uyumunun tam olmadığı durumlarda tekrarlayan tedavi protokollerine ihtiyaç duyulabilir. Kaşıntı Devam Edebilir: Skabies akarı ve salgılarına karşı gelişen alerjik yanıt nedeniyle, kaşıntı tedavi sonrasında da devam edebilir. İzolasyon: Krutlu skabiyes dışında, hastanın izole edilmesine gerek yoktur. İlaç Direnci Durumu: Tekrarlayan tedaviye rağmen yeni lezyonların ortaya çıkması durumunda, ilaç direnci şüphesi doğabilir, ancak bu genellikle doğru tedavi uygulanmaması veya yeni skabiyesli kişilerle temasa devam edilmesi nedeniyle meydana gelir. Sonuç: Uyuz hastalığının etkili bir şekilde tedavi edilmesi ve olumsuz durumların yaşanmaması için uzman bir doktordan yardım almak oldukça önemlidir.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar

Cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklar, insanlık tarihi kadar eski olup, dünya genelinde önemli halk sağlığı sorunlarından biridir. Bu hastalıklar, genellikle cinsel ilişki yoluyla, bazen de diğer yollarla (sperm, kan, vajinal akıntı) bulaşan, toplumda giderek artan bir hastalık grubudur. Ayrıca, bu hastalıklar kandan ve doğrudan iğne batması ile de bulaşabilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, mevcut enfeksiyon ilerledikçe ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu hastalıklar her zaman lezyon oluşturmadığı için kişi enfeksiyonunun farkında olmayabilir. Bu nedenle cinsel aktif dönemdeki kişilerin, özellikle şüpheli veya korunmasız ilişki sonrasında, bir dermatolog tarafından düzenli olarak kontrol edilmesi ve kan testleri yaptırması önemlidir. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Genital siğil (HPV - İnsan papilloma virüsü enfeksiyonu) Hepatit B (HBV) Hepatit C (HCV) Gonore (Bel soğukluğu) Klamidya Genital herpes (Genital uçuk) AIDS veya HIV enfeksiyonu Kasık biti (Pedikulozis pubis) Uyuz (Skabiyez) Frengi (Sifilis) Trikomonas vajiniti (Trichomoniasis) Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Belirtileri Penisten akıntı gelmesi İdrar yaparken yanma, kaşıntı, ağrı Cinsel organlarda ve çevresindeki bölgelerde kızarıklık, şişlik, yara oluşması Sık idrar yapma Kötü kokulu vajinal akıntı Regl zamanı dışında görülen kanama Ağrılı cinsel ilişki Risk Faktörleri Korunmasız cinsel ilişki Çok sayıda cinsel partner Birden fazla cinsel yolla bulaşan hastalık taşımak Alkol veya madde bağımlılığı Erken yaşta cinsel aktiviteye başlamak Steril olmayan iğnelerin damar içi işlemlerde kullanılması Enfekte kan ve kan ürünlerinin nakli Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma Enfekte kişilerle cinsel ilişkiye girmemek Tek eşli cinsel ilişki yaşamak Doğru bir şekilde prezervatif kullanmak Damar içi işlemlerde temiz iğneler kullanmak Cinsel yolla bulaşan hastalıkların tedavisi, mevcut enfeksiyon türüne göre değişiklik göstermektedir. Genital Siğil Genital siğillerin tedavisinde çeşitli yöntemler kullanılır. Mevcut lezyonları yok etmek için en etkili ve güçlü tedavi yöntemlerinden biri, fraksiyonel lazer uygulamasıdır.

Estekik Tedavi

Estekik Tedavi

Mezoterapi

Mezoterapi Cilt Mezoterapisi Nedir? Cilt mezoterapisi, cildin iyileşmesi ve güzelleşmesi için cerrahi olmayan bir tedavi yöntemidir. Bu teknik, cildin alt katmanlarına besleyici maddeler, vitaminler, anti-aging bileşenler ve diğer yararlı içeriklerin enjekte edilmesiyle cildin onarılmasına, canlanmasına ve gençleşmesine yardımcı olur. Cerrahi müdahale gerektirmemesi, iyileşme süresinin kısa olması ve günlük yaşamda daha az kesinti yaratması nedeniyle mezoterapi oldukça popüler bir seçenek haline gelmiştir. Ancak mezoterapi uygulamasına karar vermeden önce, bir dermatolog ile görüşerek cilt durumunuzu değerlendirmek önemlidir. Mezoterapi Türleri Cilt mezoterapisi, birçok farklı türde uygulanabilir: Vitamin Mezoterapisi: Bu yöntemde, cilde vitamin C ve E gibi vitaminlerin karışımları enjekte edilir. Bu, cilt renginin düzelmesine, dokuların onarılmasına ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlar. Hidratasyon Mezoterapisi: Bu yöntemde, cildin doğal nem dengesini koruyarak kuru cilt sorunlarını gidermek için nemlendirici maddeler enjekte edilir. Anti-Aging Mezoterapisi: Bu teknikte, peptitler, antioksidanlar ve büyüme faktörleri cilde enjekte edilir. Bu bileşenler, ince çizgilerin görünümünü azaltarak, kolajen ve elastin üretimini artırır ve cildin genel sağlığını iyileştirir. PHR Mezoterapisi: Bu yöntemde, kalsiyum hidroksiapatit gibi aktif maddeler enjekte edilir. Bu, ciltte hacim artışı sağlarken, kırışıklıkları doldurur ve diğer yüz bölgelerinde dolgunluk kazandırır. PRP Mezoterapisi: Bu teknik, cilde polilaktik asit gibi aktif maddelerin enjekte edilmesiyle uygulanır. Bu yöntem, kolajen üretimini artırarak cildin gençleşmesine ve sıkılaşmasına yardımcı olur. Mezoterapinin Uygulamaları Mezoterapi, cilt üzerinde birçok olumlu etkiye sahip olan bir yöntemdir. Aşağıda, mezoterapinin cilt sağlığında sağladığı bazı faydalar belirtilmiştir: Kırışıklıkların Azaltılması: Mezoterapi, ciltteki kırışıklıkları azaltarak daha genç bir görünüm sağlar. Cilt Sıkılaştırma: Cildin daha sıkı görünmesine yardımcı olur. Cilt Canlandırma: Cildin genel görünümünü iyileştirir ve enerji kazandırır. Cilt Renginin Düzgünleştirilmesi: Lekelerin ve cilt tonundaki düzensizliklerin düzelmesine katkıda bulunur. Akne ve Lekelerin Tedavisi: Akne izlerini ve cilt lekelerini azaltmaya yardımcı olur. Uygulama Süreci ve Sonuçları Mezoterapi, cildin alt katmanlarına vitamin, mineral ve diğer besleyici maddelerin enjekte edilmesiyle gerçekleştirilir. Bu süreç, ciltteki hücrelerin onarılmasına ve yenilenmesine yardımcı olur. Uygulama sonrasında genellikle birkaç seans gerekmektedir. Seans sayısı ve aralıkları, cilt durumuna ve doktorun önerilerine bağlı olarak değişebilir. Kimler İçin Uygundur? Mezoterapi, 18 yaşından büyük sağlıklı bireyler için uygundur. Cilt sağlığını ve görünümünü iyileştirmek isteyen herkes, lekeler ve cilt tonundaki bozukluklardan şikayetçi olanlar, cilt sarkması, kırışıklık ve açık gözenek problemi yaşayanlar bu yöntem için aday olabilir. Kimler İçin Uygun Değildir? Özel sağlık sorunları olan kişiler, mezoterapi için uygun adaylar değildir. Uygulama öncesinde cilt durumu ve sağlık geçmişi değerlendirilmelidir. Bu sayede, mezoterapinin faydaları ve olası riskleri hakkında bilgi sahibi olunabilir. Sonuç olarak, mezoterapi, cilt sağlığını iyileştirmek ve estetik görünüm elde etmek için etkili bir yöntemdir. Ancak, uygulamadan önce uzman bir dermatolog ile görüşmek her zaman en iyi yaklaşımdır

İple Yüz Germe

İple Yüz Germe İple Yüz Germe Nedir? İple yüz germe, ciltteki sarkmaları ve gevşemeleri gidermek için uygulanan, aynı zamanda "iple lifting" olarak da bilinen bir yöntemdir. Genellikle cilt yapısı zayıflamış ve yaşlanmış bireyler için ideal bir çözüm sunar. Bu yöntem, cildin yeniden kolajen üretimini teşvik ederek gençleştirici etkiler yaratır. İple germe, invaziv cerrahi prosedürlerin yerine daha az riskli bir alternatif sunar. Bu yöntem, cildin alt katmanlarına özel iplerin yerleştirilmesiyle gerçekleştirilir. Uzman dermatologlar, cildi yukarı doğru çekerek ipleri sabitler. Böylece cilt daha sıkı ve genç görünmeye başlar. Uygulama sonrasında ciltte belirgin bir iz bırakmadan estetik bir görünüm elde edilir. İple yüz germe, 1990 yılından bu yana popülerlik kazanmış bir yöntemdir. Uzmanlar, sarkmış cilt bölgelerini düzeltmek için geçici veya kalıcı ince iplikler kullanır. Cerrah, sarkmış bölgeleri çekip dikiş atarak yaşlılık izlerini silmeyi amaçlar. Bu yöntem, cerrahi bir seçenek arayanlar için ideal bir çözümdür. İple Yüz Germe Yöntemi Nasıl Uygulanır? İple yüz germe uygulaması, hedeflenen bölgeye ve doktorun tercihine göre değişiklik gösterse de temel teknik genellikle benzerdir: Uygulama öncesi cildin alkolle temizlenmesi ve lokal anestezi uygulanması gerekir. İnce bir iğne veya kanül yardımıyla ipler cildin altına yerleştirilir. Bu işlem genellikle 30-45 dakika sürer. İpler yerleştirildikten sonra, iğneler çıkarılır ve cilt altındaki ipler ciltte gerilme oluşturmak üzere hazırlanır. İple Yüz Germe Süresi Bu işlem ortalama 45 dakika sürmektedir ve uygulama sonrası hastalar günlük aktivitelerine hemen dönebilirler. Hangi Bölgelere İple Yüz Germe Uygulanabilir? Birçok kişi, zamanla sarkma gösteren bölgelere yönelik olarak ipe germe yöntemini tercih etmektedir. Bu bölgeler arasında: Şakak Kaş arası Alt göz çevresi Alın Elmacık kemikleri Ayrıca, bu yöntem hamilelik veya kilo kaybı sonrası göğüslerin kaldırılması ve sıkılaştırılması için de kullanılmaktadır. Yüzde İple Germe ile Elde Edilen Faydalar Yaşlanma ve cilt sarkması ile birlikte ciltteki kırışıklıklar artar. İple yüz germe, bu sorunların çözümünde etkili bir yöntemdir. Ciltteki gerilme ve kolajen üretiminin artırılması, cildin elastikiyetini yeniden kazandırır. Uzmanlar, ipler aracılığıyla cildi çekip sabitleyerek kırışıklıkları yok eder ve pürüzsüz bir görünüm sağlar. Alın İle İple Germe Alın bölgesindeki kırışıklıkların ve kaş sarkmalarının giderilmesi için ipe germe yöntemi oldukça etkilidir. İpler, alın bölgesine stratejik olarak yerleştirilir ve cilt yukarı doğru çekilir. Bu işlem, estetik kaygısı olanlar için cerrahi bir alternatif sunar. Elmacık Kemiği İle İple Germe Bu yöntem, elmacık kemiklerinin şeklini belirginleştirmek için de kullanılır. Hem yaşlılar hem de gençler için etkili bir seçenek olup, ciltte istenilen görünümü elde etmeyi sağlar. Çene İle İple Germe Çene bölgesindeki sarkmalar için ipe germe, cerrahi bir alternatif olarak öne çıkar. Uzmanlar, özel ipler kullanarak çene bölgesindeki cildin yukarı kaldırılmasını sağlar. Bu işlem, çene hattının görünümünü iyileştirir. Gülme Çizgileri İçin İple Germe Yaş ilerledikçe gülme çizgileri derinleşir. İple germe yöntemi, bu çizgileri düzeltmek için etkili bir çözümdür. Burun İle İple Germe Bu yöntemle burun şekli değiştirilebilir. Uzmanlar, burun kemiği üzerine ipleri yerleştirerek burun ucunu yukarı kaldırır. Kaş ve Göz İle İple Germe Kaş ve göz estetiği için de bu yöntem kullanılabilir. Göz ve kaşları yukarı çekmek, daha canlı bir görünüm sağlar. Şakak İle İple Germe Bu uygulama, şakak ve kaş uçlarını yukarı kaldırarak yüzü daha genç ve estetik hale getirir. Çene Altı (Gıdı) İle İple Germe Gıdı sarkması için de etkili bir çözümdür. Doktor, belirli noktalara ipleri yerleştirerek görünümü düzeltir. Kaş Arası Çizgileri İçin İple Germe Kaş arasındaki çizgilerin giderilmesi için de bu yöntem kullanılmaktadır. İple germe, iz bırakmadan etkili bir sonuç sunar. Kolların İple Gerilmesi Yüz dışında, diğer vücut bölgelerinde de ipe germe uygulanabilir. Özellikle sarkma sorunları yaşayan kollar için bu yöntem tercih edilmektedir. İpler, kolların sarkma bölgelerine yerleştirilerek cilt sıkılaştırılır. İple yüz germe, estetik görünüm için cazip bir seçenektir. Gençleşmek isteyenler için uygun bir çözüm sunan bu yöntem, riskleri minimize ederek etkili sonuçlar elde etmeyi sağlar.  

Ameliyatsız Göz Kapağı Estetiği

Ameliyatsız Göz Kapağı Estetiği Göz Kapağı Düşüklüğü (Ptozis) ve Cerrahi Olmayan Tedavi Yöntemleri Göz kapağı düşüklüğü, tıbbi literatürde "ptozi" olarak adlandırılır ve bir dizi faktörden kaynaklanabilir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte göz kapağını kaldıran kasların gevşemesi, travma sonucu göz kaslarının ya da sinirlerin hasar görmesi veya sinir hastalıkları gibi durumlar ptozise yol açabilir. Ayrıca bazı bireyler, genetik faktörler nedeniyle doğuştan göz kapağı düşüklüğü yaşayabilir. Göz kapağı düşüklüğü tedavisi, altta yatan sebebe bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Cerrahi Olmadan Göz Kapağı Düşüklüğü Tedavisi Mümkün mü? Bu soruya evet, cerrahi müdahale olmadan göz kapağı düşüklüğünün tedavi edilmesi mümkündür. Ancak, ptozisin kalıcı ve güvenilir tedavisi için cerrahi yöntemler en etkili çözüm olarak öne çıkmaktadır. Günümüzde, cerrahi olmayan yöntemlerle göz kapağı düşüklüğünü tedavi etmek için birçok etkili yöntem mevcuttur. İşte bu yöntemlerden bazıları: Plazma Jet (Plexr) Cihazı Kullanımı Lazer Tedavisi Botoks Uygulaması Dolgular (Filler) İple Tedavi 1. İple Tedavi ile Göz Kapağı Düşüklüğü İple tedavi, özel ipliklerin cilt altına yerleştirildiği bir yöntemdir. Bu iplikler, cilt ve kasları yukarı kaldırarak göz kapağı düşüklüğünü azaltır. Uygulama, çok küçük kesikler ile yapılır ve tedavi süreci genellikle bir saatten kısa sürer. Cilt altındaki dikişler, genellikle 6-9 ay içinde vücut tarafından emilir. İple tedavi, iki ana yöntemle gerçekleştirilir: sabit ve askı yöntemi. Askı yönteminde iplikler göz kapağına yerleştirilirken, sabit yöntemde iplikler alın bölgesinden göz kapaklarına uzanır. Bu yöntem, diğerlerine göre daha uzun bir iyileşme sürecine sahip olsa da, daha kalıcı ve güvenilir sonuçlar sunar. 2. Botoks ile Tedavi Botoks, Clostridium botulinum bakterisinden elde edilen bir protein bileşiğidir. Göz kapaklarına küçük miktarlarda botoks enjekte edildiğinde, kas gerilimi azalır ve göz kapağı doğal olarak yukarı kalkar. Botoks, invaziv olmayan bir yöntem olarak kullanılır ve uygulama sırasında dikiş gerektirmediği için iyileşme süreci oldukça kısadır. Uygulama genellikle uzman dermatologlar tarafından yapılır ve etkisi 3-4 ay sürer; bu nedenle tekrarlanması gerekir. 3. Dolgu (Filler) Uygulaması Dolgular, genellikle vücutta doğal olarak bulunan hyalüronik asitten yapılır ve cilt altına enjekte edilerek hacim artırımı sağlar. Özellikle göz kapağındaki yağ kaybından kaynaklanan düşüklüklerde etkili bir tedavi yöntemidir. Dolgu uygulaması hızlı ve kolaydır, etkisi hemen gözlemlenebilir. Dolguların uzun süreli kalıcılığı, bu yöntemi popüler kılmaktadır. 4. Lazer Tedavisi Lazer tedavisi, göz çevresindeki ciltteki gevşekliği azaltmak ve kolajen üretimini artırmak için kullanılır. Uygulama sırasında lazer, cilt altındaki dokulara kontrollü bir şekilde enerji gönderir, bu da cildin yapısını iyileştirir ve göz kapaklarının yukarı kaldırılmasına yardımcı olur. Lazer tedavisi, invaziv olmayan bir yöntemdir ve genellikle birkaç dakika sürer. Bu nedenle hastalar, tedavi sonrasında günlük aktivitelerine hemen dönebilirler. 5. Plazma Jet ile Tedavi Plazma jet (Plexr), göz kapağı düşüklüğünü tedavi etmek için yenilikçi bir yöntemdir. Cihazın ucu ile cilt arasında küçük bir elektrik arkı oluşturarak plazma üretir. Bu plazma, cildin üst tabakasını buharlaştırarak cildin gerilmesini ve göz kapağının yukarı kalkmasını sağlar. Bu yöntem, düşük riskli bir tedavi seçeneği olarak, ciltte minimal iz bırakır ve genellikle hastalar tedavi sonrasında özel bir bakım gerektirmez. Sonuç Göz kapağı düşüklüğü, çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir ve tedavi yöntemleri, altta yatan nedenlere göre değişiklik gösterir. Cerrahi müdahale en kalıcı çözüm olsa da, günümüzde birçok etkili cerrahi olmayan tedavi yöntemi mevcuttur. Bu yöntemler, hem hızlı sonuçlar sunması hem de hastalar için daha az invaziv olması nedeniyle tercih edilmektedir. Göz kapağı düşüklüğünden muzdarip olan bireylerin, en uygun tedavi seçeneği için mutlaka uzman bir hekime danışmaları önerilmektedir.

Lazer Epilasyon

Lazer Epilasyon Lazer epilasyon, geleneksel yöntemlerle (ağda, tüy dökücü kremler, jilet) istenmeyen tüylerden kurtulmakta zorlananlar için etkili bir çözüm sunan bir yöntemdir. Bu yöntemde, belirli bir yoğunlukta lazer ışını kıl folikülüne uygulanarak kılın kökünün tahrip edilmesi sağlanır. Bu işlemin sonucu olarak, tüylerin büyümesi durur ve birkaç hafta içinde dökülmeye başlar. Birçok insan lazer epilasyon işlemi sonrasında kalıcı olarak istenmeyen tüylerden kurtulabilmektedir, ancak bazı bireylerde etkili olmayabilir. Bu nedenle, insanlar genellikle "Lazer kimler için uygundur?" ve "Lazer epilasyonun riskleri var mı, yan etkileri nelerdir?" gibi sorularla karşılaşırlar. Eğer siz de lazer epilasyon yaptırmayı düşünüyorsanız ancak bu sorular karar vermenizi engelliyorsa, bu makalede lazer epilasyon cihazları, etkileri ve olası yan etkileri hakkında bilgilere ulaşabilirsiniz. Lazer epilasyon sürecinde, ışın belirli bir dalga boyu ile kıl köklerine uygulanır. Kıl foliküllerindeki pigmentler, lazer ışığını emerek bu ışığı ısıya dönüştürür. Oluşan ısı, kıl folikülünü tahrip eder ve bu da kılın büyümesinin durmasına veya önemli ölçüde yavaşlamasına yol açar. Bu yöntem, göz çevresi ve dövme bulunan bölgeler haricinde vücudun her yerinde kullanılabilir. Lazer uygulaması için uygun alanlar şunlardır: Çene ve üst dudak Alın Kol ve bacaklar Göğüs Boyun Koltuk altı Popo ve bikini bölgesi Bel ve karın Lazer epilasyon işlemine başlamadan önce, istenen bölgedeki tüylerin kısaltılması gerekmektedir. Ardından lazer teknisyeni, ağrı eşiğinize göre anestezi uygulayabilir. Sonraki aşamada, teknisyen lazerin ışık dalgalarını ilgili bölgeye uygulamaya başlar. Eğer cihazın ayarları doğru yapılmışsa ve cildiniz olumsuz bir tepki vermezse, lazer epilasyon işlemi devam eder. Lazer Epilasyon Kalıcı Mı? Genellikle lazer epilasyon işlemi, 6 ila 8 seans olarak planlanır. Bu seans sayısı, tüm istenmeyen tüylerin kalıcı olarak ortadan kalkması için gereklidir. İnsan vücudundaki tüyler, büyüme ve dinlenme evreleri olan bir döngüye sahiptir. Yani vücuttaki bazı tüyler belirli bir zamanda dinlenme halindeyken, bazıları büyüme aşamasındadır. Bu nedenle, lazer uygulaması sırasında hedeflenen folikül dinlenme evresindeyse, lazerin etkisi olmaz. Bu sebeple, kalıcı sonuçlar için belirlenen seans sayısının tamamlanması önemlidir. Lazer Epilasyon Yöntemleri Günümüzde çeşitli lazer cihazlarıyla bu hizmeti sunan güvenilir klinikler bulunmaktadır. Her cihazın kendine özgü özellikleri olmakla birlikte, hepsi kıl folikülünün büyümesini durdurmak için ışık dalgasını ısıya dönüştürmeyi hedefler. En iyi lazer epilasyon cihazları şunlardır: Ruby Cihazı: 694 nanometre dalga boyuna sahip olan bu cihaz, kıl folikülünü tahrip ederken çevresindeki dokulara zarar vermez. Özellikle küçük alanlar için uygun, düşük ağrılı bir yöntemdir. Alexandrite Cihazı: 755 nanometre dalga boyuyla çalışan bu cihaz, hızlı bir şekilde geniş alanları kapsama özelliğine sahiptir. Özellikle açık tenli ve ince kıllı bireylerde etkili olmakla birlikte, koyu tenli kişilerde cilt renginde değişiklik riski taşır. Diode Cihazı: 800 ila 810 nanometre dalga boyuyla çalışan bu cihaz, koyu tenli bireyler için uygundur ve kalıcı olarak sırt ve göğüs tüylerini ortadan kaldırmada etkili bir seçenektir. Nd Cihazı: 1064 nanometre dalga boyunda çalışan bu gelişmiş cihaz, hızla tekrarlanan ışık dalgalarıyla koyu ve Asyalı cilt tiplerinde kullanılabilir. IPL Cihazı: Yüksek yoğunlukta ışık pulu olarak bilinen bu cihaz, esnekliği sayesinde farklı dalga boyları ayarlayarak geniş alanları kaplama imkanı sunar. Lazer Epilasyonun Zararları Lazer epilasyon işlemi genellikle güvenli ve risk içermeyen bir yöntemdir. 18 yaş üzerindeki herkes, kıl büyüme modeli oturduysa bu yöntemden faydalanabilir. Ancak bazı uzmanlar, özel durumları olan kişilerin lazer uygulamasından kaçınmalarını önerir. Eğer aşağıdaki durumlardan birine sahipseniz, lazer epilasyon yaptırmaktan vazgeçmeniz faydalı olabilir, çünkü bu durumlar uygulamanın etkisini azaltabilir veya yan etkilere yol açabilir: Altın içeren ilaçlar kullanıyorsanız Hormonal bozukluklarınız varsa Sürekli enfeksiyon veya uçuk geçmişiniz varsa Uygulama bölgesinde fazlalık doku varsa Bronzlaşma spreyleri kullanıyorsanız Dövme veya benler varsa Hamilelik veya emzirme dönemindeyseniz Lupus gibi cilt hastalıklarınız varsa Kurdeşen veya şiddetli alerjileriniz varsa Kan sulandırıcı ilaçlar (warfarin, heparin vb.) kullanıyorsanız Herpes veya genital siğil geçmişiniz varsa Bu bilgileri göz önünde bulundurarak lazer epilasyon hakkında bilinçli bir karar verebilirsiniz

Tinea versikolor

Tinea versikolor Tinea Versicolor Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir? Tinea versicolor, cilt yüzeyinde doğal olarak bulunan Malassezia adlı bir maya türünün aşırı büyümesiyle ortaya çıkan bir cilt enfeksiyonudur. Normalde zararsız olan bu maya, vücudumuzda birçok mikroorganizma ile birlikte simbiyotik bir ilişki içerisinde yaşar. Bu organizmalar, cildimizi enfeksiyonlardan korumaya yardımcı olur ve sağlıklı bir mikrobiyota dengesi sağlarlar. Ancak bazı durumlarda, Malassezia mantarı kontrolden çıkabilir ve cildin doğal renginde değişikliklere yol açabilir. Tinea versicolor, cildin çevresindeki diğer bölgelere göre daha açık veya daha koyu renkte lekelere neden olabilir. Bu hastalık bulaşıcı değildir ve genellikle vücutta kollarda, göğüste, boyunda ve sırtta görülür. Renk değişiklikleri hastanın yaşam kalitesini etkileyebilir, ancak ciddi bir sağlık sorunu oluşturmaz. Tinea versicolor, sıklıkla yaz aylarında veya nemli ve sıcak iklimlerde tekrarlama eğilimindedir. Tedavi genellikle zaman alıcıdır ve mantar enfeksiyonu tedavi edildikten sonra bile, cildin normal rengini geri kazanması haftalar veya aylar sürebilir. Tinea Versicolor'un Nedenleri Tinea versicolor’un ana nedeni, Malassezia mantarının aşırı çoğalmasıdır. Bu mantar, özellikle yağlı ciltlerde ve nemli iklimlerde daha hızlı büyür. Hastalık, yaz aylarında daha sık görülür ve güneş ışınlarına maruz kalan kişilerde belirgin hale gelir. Bunun yanı sıra, aşırı terleme, bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerde ve belirli ilaçların kullanımı da mantarın aşırı büyümesine zemin hazırlayabilir. Tinea versicolor’un yaygın nedenleri şunlardır: Sıcak ve nemli hava: Sıcaklık ve nem mantarın büyümesi için ideal bir ortam oluşturur. Yağlı cilt: Cildin fazla yağ üretmesi, mantarın cilt yüzeyinde daha hızlı çoğalmasına neden olabilir. Zayıflamış bağışıklık sistemi: Bağışıklık sistemi zayıf olan bireylerde mantar daha kolay çoğalır. Fazla terleme: Aşırı terleme mantarın büyümesini hızlandırabilir. Tinea Versicolor’un Belirtileri Tinea versicolor’un en belirgin semptomu, genellikle üst gövdede (sırt, göğüs, boyun, kollar) görülen cilt lekeleridir. Bu lekeler genellikle pul pul dökülür ve hafif kaşıntıya yol açabilir. Lekeler şu renklerde olabilir: Daha açık renk: Çoğu hastada cilt lekeleri normal cilt renginden daha açık renkte görünür. Daha koyu renk: Bazı hastalarda ise ciltte koyu lekeler oluşabilir. Kırmızı veya pembe: Bazı durumlarda lezyonlar kırmızımsı veya pembemsi bir renkte olabilir. Bu lekeler, özellikle sıcak hava ve nemin etkisiyle belirginleşir, ancak soğuk havalarda kaybolma eğilimindedir. Tinea versicolor ayrıca hafif bir kaşıntıya neden olabilir, ancak genellikle ağrılı değildir. Tinea Versicolor'un Teşhisi Tinea versicolor, genellikle bir dermatolog tarafından yapılan basit bir cilt muayenesi ile teşhis edilir. Doktor, ciltteki lekelerin tipik görünümüne bakarak teşhisi koyabilir. Ancak bazı durumlarda, mantarın varlığını doğrulamak için cilt kazıntısı testi yapılabilir. Bu test, deri hücrelerinin toplanarak mikroskop altında incelenmesini içerir. Ayrıca, doktorlar Wood lambası adı verilen özel bir ultraviyole ışık kullanarak cildin mantar enfeksiyonu olup olmadığını kontrol edebilirler. Bu ışık altında, tinea versicolor lezyonları sarımsı veya yeşilimsi bir parlaklık gösterebilir. Tinea Versicolor’un Tedavisi Tinea versicolor genellikle antifungal kremler, losyonlar veya şampuanlarla tedavi edilir. Hafif vakalarda bu ürünler cildin üst tabakasındaki mantarı kontrol altına alabilir. Daha ciddi vakalarda, oral antifungal ilaçlar kullanılabilir. Tedavi sonucunda mantar öldürülse bile, cildin normal rengini geri kazanması birkaç hafta veya ay sürebilir. Antifungal ilaçların yanı sıra, cildin kuru tutulması ve yağlı kozmetik ürünlerden kaçınılması önerilir. Ayrıca, hastalığın tekrar etme riskini azaltmak için nemli ortamlardan kaçınılmalı ve düzenli olarak duş alınmalıdır. Tinea Versicolor'un Önlenmesi Tinea versicolor’u önlemek için alınabilecek bazı önlemler şunlardır: Cildin kuru tutulması: Özellikle yaz aylarında sık duş almak ve cildi kuru tutmak önemlidir. Terleme kontrolü: Aşırı terlemeyi önlemek için hafif giysiler tercih edilmeli ve uygun ortamlarda bulunulmalıdır. Antifungal şampuanlar: Hastalığın tekrarlamasını önlemek amacıyla düzenli olarak antifungal şampuanlar kullanılabilir. Sonuç olarak, tinea versicolor zararsız bir cilt enfeksiyonu olmasına rağmen, estetik kaygılara neden olabilir ve tekrarlama eğilimindedir. Tedaviye erken başlanması, hastalığın kontrol altına alınmasını kolaylaştırır ve cilt sağlığını korumaya yardımcı olur

Ayak mantarı

Ayak mantarı Mantar enfeksiyonları, insanların sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olabilen ve özgüven kaybına yol açabilen yaygın sorunlardır. Mantarlar, fotosentez yapamayan organizmalar oldukları için, genellikle bir konak üzerinde parazit olarak büyürler ve uygun koşullarda hızla çoğalırlar. Mantarlar, tek hücreli ve çok hücreli olarak iki ana gruba ayrılır ve hastalık yapabilen türleri genellikle tek hücrelidir. Bu enfeksiyonlardan biri, "Tinea Pedis" ya da halk arasında bilinen adıyla "atlet ayağı"dır. Bu enfeksiyon, her yaştan bireyi etkileyebilse de, sporcular arasında daha yaygın görülmesi nedeniyle bu isimle anılmaktadır. Sporcular, genellikle uzun süre kapalı ayakkabılar içinde kalmalarından dolayı terleme ve mantarların büyümesi için uygun bir ortam oluştururlar. Atlet Ayağı Nedir? Atlet ayağı, genellikle ayak parmakları arasında ortaya çıkan ve kaşıntı, yanma, pullanma ve kızarıklık gibi belirtilere neden olan mantar enfeksiyonudur. Bu enfeksiyon, vücudun diğer bölgelerine de yayılabilir ve oldukça bulaşıcıdır. Bu nedenle, erken teşhis ve tedavi son derece önemlidir. Atlet Ayağının Belirtileri Atlet ayağına dair bazı yaygın belirtiler şunlardır: Ayak parmakları arasında pullanma ve çatlama Etkilenen bölgede şiddetli kaşıntı ve yanma hissi Küçük kabarcıklar ve ağrılı yaralar Etkilenen bölgede kızarıklık ve iltihaplanma Hoş olmayan ayak kokusu Atlet Ayağının Nedenleri Atlet ayağının ana nedeni, aşırı terleme ve ayakların uzun süre nemli ve kapalı kalmasıdır. Bunun yanı sıra, bu enfeksiyona yatkınlığı artıran bazı faktörler de vardır: Uygun ayakkabı giymemek ve ayaklar için yeterli havalandırma sağlamamak Düzenli olarak ayakları yıkamamak ve banyodan sonra tam olarak kurulamamak Kişisel eşyaları (çorap ve ayakkabı gibi) başkalarıyla paylaşmak Halka açık alanlarda, özellikle yüzme havuzları ve spor salonlarında çıplak ayakla yürümek Ayakta yara veya çatlakların bulunması, mantarların deriye girişine zemin hazırlayabilir. Teşhis ve Tedavi Doktorlar genellikle belirtileri gözlemleyerek ve cilt muayenesi yaparak atlet ayağına tanı koyabilirler. Daha ileri durumlarda, kesin tanı koymak için potasyum hidroksit (KOH) testi yapılabilir. Atlet ayağının tedavisi genellikle topikal veya ağız yoluyla alınan antifungal ilaçlar içerir. Bu ilaçlar, mantarları ortadan kaldırmaya ve belirtileri hafifletmeye yardımcı olur. Ayrıca ayakların temiz ve kuru tutulması ve kapalı, dar ayakkabılardan kaçınılması önemlidir. Atlet Ayağından Korunma Yöntemleri Atlet ayağının önlenmesi için şu önerilere dikkat etmek faydalı olabilir: Her yıkama sonrası ayakları, özellikle parmak aralarını iyice kurulayın. Hava alabilen açık ayakkabılar kullanarak ayakların havalanmasını sağlayın. Halka açık alanlarda çıplak ayakla yürümekten kaçının. Kişisel eşyalarınızı başkalarıyla paylaşmaktan sakının. Ayaklarınız fazla terliyorsa, ter önleyici pudralar veya özel çoraplar kullanın. Kimler Daha Fazla Risk Altında? Genel olarak, sıcak ve nemli ortamlarda çalışan, uzun süre kapalı ayakkabılar giyen sporcular ve askerler, atlet ayağına daha yatkındır. Ayrıca yaşlı bireyler ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler (şeker hastalığı, kanser gibi) bu enfeksiyonun etkilerine daha fazla maruz kalabilirler. Sonuç olarak, atlet ayağı, yaygın ve bulaşıcı bir enfeksiyon olup dikkat ve uygun bakım gerektiren bir durumdur. Ayak hijyenine özen göstererek ve doğru tedavi yöntemlerini uygulayarak, bu enfeksiyonun ortaya çıkmasını ve yayılmasını önlemek mümkündür.

Alopecia treatment

Alopecia treatment Alopecia Areata: Causes, Types, and Treatment Alopecia areata, commonly known as "coin-shaped hair loss," is a condition characterized by sudden hair loss in round, coin-sized patches. It can affect various parts of the body, including the scalp, beard, eyebrows, eyelashes, neck, and other areas. This condition is of particular concern to many because it not only impacts appearance but also raises questions about its underlying causes. This article aims to explore the causes, types, symptoms, and available treatments for alopecia areata. What is Alopecia Areata and What Causes It? Alopecia areata is an autoimmune disorder in which the body's immune system mistakenly attacks hair follicles, mistaking them for harmful invaders like viruses or bacteria. This leads to inflammation and the disruption of hair growth. Several important points about alopecia areata include: Genetic Predisposition: Roughly one in five individuals with alopecia areata has a family history of the condition. Sudden Onset: Hair loss often happens abruptly, within just a few days. Misconceptions About Stress: While many believe stress plays a significant role, scientific evidence linking anxiety to alopecia areata is limited. Spontaneous Recovery: Individuals with mild cases, where only a few patches of hair loss appear, often recover fully without treatment. No Definitive Cure: While treatments exist, there is no permanent cure for alopecia areata. Types of Alopecia Areata Alopecia areata can manifest in different ways depending on the severity and location of the hair loss. The most common forms include: Alopecia Areata (Patchy): This is the most common and mild form, characterized by small, round patches of hair loss on the scalp. Sometimes, these patches can merge, forming larger areas of baldness. Alopecia Totalis: In this more advanced stage, nearly all hair on the scalp is lost, resulting in complete baldness. This form is more challenging to treat. Alopecia Universalis: This is the most severe type, where hair loss extends to the entire body, including eyebrows, eyelashes, and body hair. Beard Alopecia Areata: In men, this form affects the beard, leading to patchy hair loss on the face, which can affect overall appearance. Each type of alopecia areata requires different treatment approaches, and early diagnosis can help manage symptoms and promote the regrowth of hair. Symptoms of Alopecia Areata The symptoms of alopecia areata are most noticeable through changes in the skin and nails. The condition typically begins with the formation of small, round, hairless patches on the scalp or body. These patches can be single or multiple and may expand over time. Other symptoms include: Scalp Pits: Dents or pitting on the scalp may appear in areas where hair loss is most severe. Nail Changes: Alopecia areata can also affect the nails, causing changes such as the appearance of white spots, roughness, brittleness, and loss of natural shine. These nail changes serve as indicators of the condition’s progression. Early detection and intervention are crucial in managing the condition and preventing further hair loss or nail damage. Diagnosis of Alopecia Areata To diagnose alopecia areata, a dermatologist first examines the affected areas, looking for signs of hair loss and nail changes. The doctor will ask about the patient’s medical history and any patterns of hair loss in the family. In some cases, additional diagnostic tests, such as blood tests or a scalp biopsy, may be recommended to rule out other conditions and confirm the diagnosis. Through this thorough diagnostic process, specialists can better understand the severity of the condition and suggest appropriate treatment options. Treatment of Alopecia Areata Though there is no permanent cure for alopecia areata, several treatments are available to help control the condition and encourage hair regrowth. Common treatments include: Corticosteroids: These anti-inflammatory drugs can be applied topically or injected directly into the scalp to suppress the immune system's attack on hair follicles. Topical Minoxidil: Often used for male-pattern baldness, minoxidil may also help stimulate hair growth in alopecia areata patients. Immunotherapy: This treatment involves applying chemicals to the skin that create an allergic reaction, stimulating hair regrowth in some cases. Natural Remedies: While many seek natural solutions, one popular home remedy is oil therapy, which involves applying essential oils such as rosemary or castor oil to the scalp to strengthen hair follicles and soothe inflammation. Each of these treatments offers varying degrees of effectiveness, depending on the severity of the alopecia. In some mild cases, the hair may grow back on its own without treatment. However, for those with more widespread hair loss, medical treatments may be necessary to manage symptoms. Conclusion Alopecia areata is a complex autoimmune condition that can affect people of all ages and genders. While there is no definitive cure, advancements in treatments have made it possible to manage symptoms and stimulate hair regrowth in many cases. By understanding the causes, types, and available treatments for alopecia areata, individuals can take proactive steps toward managing their condition effectively.  

Botox ve Dolgu Uygulaması

Botox ve Dolgu Uygulaması Filler ve Botox Nedir? Filler veya dolgu, hyaluronik asit içeren bir güzellik jeli olarak bilinir. Bu jel, ciltteki ince çizgileri düzeltmek, kırışıklıkları doldurmak, yüz hatlarını düzeltmek ve cildin canlılığını artırmak için kullanılabilir. Kontur uygulamaları için hyaluronik asit ve kalsiyum hidroksiapatit kombinasyonu tercih edilir. Bu malzemeler, kırışıklıkları düzeltmek, yüz hatlarını onarmak ve cildin elastikiyetini artırmak için idealdir. Filler ve Botox arasındaki farkları anlamak, hangi yöntemi seçeceğinize yardımcı olabilir. Fillerlar, ciltteki kırışıklıkları azaltarak cildin sıkılaşmasını sağlar. Cerrahi müdahale olmaksızın lifting etkisi yaratır ve cilt gençleştirme süreçlerini başlatır. Modern dolgu maddeleri, kolajen üretimini destekleyerek gençleşme sağlar. Bu işlem, cildi anında dönüştürerek, kuru ve cansız görünümden kurtarır ve cilde tazelik, gençlik ve güzellik kazandırır. Filler kullanımı, genellikle 25-50 yaş aralığındaki bireyler için en uygunudur. Yaş ilerledikçe ciltteki hyaluronik asit eksikliğinin giderilmesi zorlaşır. Botox Nedir? Botox, belirli bir estetik işlem olarak, cildin altına küçük dozlarda bir ilaç enjekte edilmesini içerir. Etken maddesi, Clostridium botulinum bakterisinden elde edilen botulinum toksinidir. Enjeksiyonun etkisi, kırışıklıkların düzelmesi ve terlemenin azalmasıdır. İlaç enjekte edildiğinde, sinir uçlarına etki ederek kasların çalışmasını geçici olarak engeller. Botox'un molekülleri, toksini sinir uçlarına iletmekte yardımcı olan özel proteinler içerir. Botox, aşağıdaki bölgelerde enjekte edilebilir: Alın Göz köşelerinde Nazolabial alanda (ağız çevresi) Botox'un noktasal enjeksiyonu, kasları bloke ederek yüz ifadelerini düzeltir. Bu yöntemin daha etkili olabilmesi için düzenli olarak tekrarlanması önerilir. Filler ve Botox arasındaki fark, birçok kişinin iki yöntem arasında seçim yapmasına yardımcı olacaktır. Filler ve Botox'un Faydaları Botox, yalnızca kas hareketleri sonucu oluşan dinamik kırışıklıklara etki eder. Bu tür kırışıklıklar, yüzün üst kısmındaki çizgiler ve kaş arası çizgiler gibi yaygındır. Ancak Botox, aşağıdaki durumlarda etkili değildir: İnce çizgiler Kilo kaybı sonrası oluşan statik kırışıklıklar Yüz sarkmaları Boyun, yanak ve çene kırışıklıkları Botox, tek seferlik bir işlem değildir ve yaşlanma karşıtı sorunları kalıcı olarak çözmez. Kullanılan ilacın üreticisine ve kalitesine bağlı olarak, bu işlem belirli aralıklarla tekrarlanmalıdır. Ayrıca, nörolojik hastalıkların tedavisinde, aşırı terleme, şaşılık ve estetik cerrahi işlemler için de kullanılmaktadır. Filler ise daha geniş uygulama alanlarına sahiptir. Kullanılan malzemeye bağlı olarak, yaşlanmanın belirtilerini veya diğer endişeleri tedavi edebilir. Fillerlar, aşağıdaki durumlarda etkili olabilir: Yüzdeki derinlik eksikliklerinin doldurulması İnce dudaklara hacim kazandırılması Göz altı kırışıklıklarının azaltılması Statik kırışıklıkların doldurulması Filler ve Botox Uygulamalarının Olası Yan Etkileri Filler uygulamaları genellikle şişlik, kızarıklık ve enjeksiyon bölgesinde küçük morluklar gibi yan etkilere yol açar. Bu, enjeksiyon müdahalesine vücudun doğal bir tepkisidir ve genellikle 3-7 gün içinde geçer. Şişliklerin artmaması için, dolgu uygulamasından sonra birkaç gün alkol, yağlı, sıcak ve tuzlu yiyeceklerden kaçınılması önerilir. Ancak bu belirtiler geçmezse, bir doktora danışmak önemlidir. Filler ve Botox arasındaki farkları bilmemek, kişinin sağlığını tehlikeye atabilir. Hijyen kurallarına uyulmadığında veya enfekte bir durumda dolgu yapılması, enjekte edilen bölgede yara, iltihap ve şiddetli tahrişe yol açabilir. Botox’un Olası Yan Etkileri Botox, bazı yan etkilere neden olabilse de, genellikle güvenlidir. Olası yan etkiler arasında: Kurdeşen, kaşıntı, döküntü Ağız kuruluğu Halsizlik, bulantı, baş ağrısı Yakın kasların felci Kaş veya göz kapağının düşmesi (göz çevresinde uygulama yapılırsa) Konuşma, yutma, nefes alma güçlüğü Görme bulanıklığı Safra kesesi sorunları Hangi Yöntemi Seçmelisiniz? Botox, gülme çizgileri, kaz ayakları ve ağız çevresindeki derin kırışıklıklardan kurtulmak isteyenler için idealdir. Aşırı terlemeyi tedavi etmek için de kullanılır. Fillerlar, kırışıklıkları, yaşlılık çizgilerini ortadan kaldırmak ve yüze hacim kazandırmak için etkili bir araçtır. Hamile veya emziren kadınlar için Botox veya dolgu enjeksiyonlarıyla ilgili herhangi bir bilinen risk yoktur, ancak bu süreçlerin bu dönemde uygulanması önerilmez. Sonuç olarak, Botox mu yoksa hyaluronik asit dolgu mu daha iyidir? Her iki formül de belirli bir etkinin elde edilmesine yardımcı olabilir. Nihai seçim, sizin istediğiniz sonuca bağlıdır. Kaş Arası Kırışıklıkların Tedavisi için Hangi Yöntem Daha İyi? Yüzdeki kaş arası bölgesinin gençliği ve sağlığı için, her iki ürünün de aynı anda kullanılması tavsiye edilir. Filler, her tür kırışıklığı tedavi ederken, Botox ise aktif kas hareketlerine bağlı sorunları tedavi eder. Kaş arası çizgileri her iki yöntemi de kapsar; bu nedenle, her iki ürünün birlikte veya kısa bir süre arayla uygulanması en iyisidir. Botox ve Filler Aynı Anda Uygulanabilir mi? Filler ve Botox, farklı ürünlerdir ve farklı amaçlar için tasarlanmıştır. Ancak, tedavi sürecinde birleştirilebilirler. Örneğin, dudak çevresindeki gülümseme çizgilerini düzeltmek için dolgu kullanabilirken, gözler arasındaki çizgileri düzeltmek için Botox kullanılabilir. Botox'un etkisi 6-9 ay sürerken, fillerların etkisi 6 aydan 24 aya kadar değişebilir. Bu iki yöntemin kombinasyonu, yüzeysel bir danışma sırasında belirlenmelidir. Önerimiz, işlemlerin 10 gün arayla yapılmasıdır; ancak bu aralık, hastanın cilt özelliklerine ve estetik endişelerine bağlı olarak değişebilir

Yara İzi Silme

Yara İzi Silme Memory updated Estetik ve Rekonstrüktif Cerrahi: Neden Önemlidir? Estetik veya rekonstrüktif cerrahi, yalnızca görünümünüzü iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda yaşam kalitenizi artırabilir. İlk ve en önemli adım, güvenilir bir cerrah seçmektir. Cerrahınızın yeterliliğini belirlemenin en iyi yollarından biri, ilgili cerrahi alanında bir uzmanlık belgesine sahip olup olmadığını sormaktır. Plastik cerrahi alanında uzmanlık belgesi, cerrahın bu alandaki yeterliliğini kanıtlayan tek belgedir. Uzmanlık Belgesi Nasıl Elde Edilir? Bir cerrahın uzmanlık belgesi alabilmesi için aşağıdaki kriterlere uyması gerekmektedir: Tanınmış bir tıp fakültesinden mezun olmalıdır. Tıp fakültesini bitirdikten sonra en az dört yıl genel cerrahi eğitimi almış olmalıdır. Ardından üç yıl plastik cerrahi ihtisası yapmış olmalıdır. Tüm yazılı ve sözlü sınavları başarıyla geçmelidir. Cilt İyileştirme: İz Tedavisi İzler, yaraların iyileşmesi sonrasında kalan görünen işaretlerdir. Yaralar, kazalar veya cerrahi müdahale sonrası kaçınılmaz olarak oluşan izlerdir. Yetersiz iyileşme, belirgin ve rahatsız edici izlerin oluşmasına neden olabilir. İyileşen bir yara bile, hastanın estetiğini etkileyen izler bırakabilir. İzler kabarık, çökük veya çevresindeki sağlıklı dokudan farklı bir renk veya yapı sergileyebilir. İzlerin büyüklüğü, şekli ve yeri, görsel olarak dikkat çekici hale getirebilir. Tedavi Seçenekleri İzlerin türü ve derecesine bağlı olarak farklı tedavi seçenekleri mevcuttur: Basit topikal tedavi: Kremler ve jeller kullanarak. Küçük cerrahi müdahale: Küçük operasyonlar ile izlerin düzeltilmesi. Gelişmiş rekonstrüktif cerrahi teknikleri: Yara kapama yöntemleri ile. Ameliyat, izleri küçültmek ve çevresindeki doku ile uyumlu hale getirmek amacıyla yapılır. Ancak, izlerin tamamen kaybolması mümkün değildir. Cerrahiyi Düşünüyor Musunuz? Cerrahinin tamamen kişisel bir karar olduğunu unutmamalısınız. Bu tür bir ameliyatı başkalarının beklentilerine ulaşmak için değil, yalnızca kendiniz için yaptırmalısınız. Her yaş grubundaki bireyler için uygundur ve şu koşullarda önerilmektedir: Vücudunuzda izler nedeniyle rahatsız hissediyorsanız. Fiziksel olarak sağlıklıysanız. Sigara içmiyorsanız. Ameliyat için olumlu bir bakış açınız varsa ve gerçekçi hedefler belirlediyseniz. Tedavi edilen bölgelerde aktif akne veya diğer cilt sorunlarınız yoksa. İzler Nelerdir? İz tedavisi, cildin her yerindeki izlerin görünümünü iyileştirmek amacıyla yapılan plastik cerrahi uygulamasıdır. Farklı iz türleri şunlardır: Hafif izler: Yüzeysel cilt düzensizlikleri veya renk değişiklikleri, cerrah veya diğer tedavi yöntemleri ile düzeltilir. Hipertrifik izler: Yaraların bulunduğu bölgede aşırı doku birikimi oluşur. Genellikle kabarık, kırmızı ve zamanla büyüyebilir. Keloid izleri: Hipertrifik izlerden daha büyük ve genellikle ağrılı veya kaşıntılıdır. Asıl yaradan daha geniş alanları kaplayabilirler. Kontraktür izleri: Yaraların iyileşmesi sırasında cildin ve altındaki dokuların çekilmesi ile oluşur. Hareket kısıtlamalarına neden olabilir. Sahip olduğunuz iz türü, cerrahi tedavi tekniğinizi belirleyecektir. Danışmanlık Sürecinde Beklentiler Başarılı bir iz tedavisi, danışmanlık sürecindeki dürüstlüğünüze bağlıdır. Sağlık durumunuz, istekleriniz ve yaşam tarzınız hakkında birçok soru sorulacaktır. Şunlara hazırlıklı olun: Cerrahi isteğinizin nedenleri ve beklediğiniz sonuçlar. Sağlık durumunuz, ilaç alerjileri ve tedavi geçmişiniz. Şu anda kullandığınız ilaçlar, vitaminler ve takviyeler. Daha önce geçirdiğiniz cerrahiler. Cerrah, sağlığınızı, risk faktörlerinizi ve mevcut izlerinizi değerlendirerek en uygun tedavi planını önerecektir. Ayrıca, olası sonuçlar ve riskler hakkında da bilgi verecektir. Ameliyata Hazırlık Ameliyat öncesinde, sağlık kontrolleri ve gerekli tetkiklerin yapılması istenebilir. Ameliyat öncesinde sigarayı bırakmak, iyileşme sürecini olumlu etkiler. Kanamayı artırabileceğinden, aspirin ve bazı iltihap önleyici ilaçlardan kaçınılmalıdır. Ameliyat Süreci Ameliyat sırasında kullanılan anestezi yöntemleri, rahatlığınızı sağlamak için tercih edilir. Genel anestezi veya sedasyon uygulanabilir. İyileşme süreci, izlerin türü, boyutu ve konumuna bağlı olarak değişir. Bazen tek bir yöntem yeterli olabilirken, bazen birden fazla tedavi kombinasyonu gerekebilir. Cerrahi Adımlar Anestezi: Ameliyat sırasında konforunuz için gerekli ilaçlar uygulanır. Tedavi: İzlerin derinliği ve türü tedavi yöntemini belirler. Topikal tedaviler veya enjeksiyonlar ile iyileşme sağlanabilir. İnsizyon: Derin yaralar için cerrahi kesiler gerekebilir. Yara Kapatma: Yara kapanması, katmanlar halinde yapılabilir. Dikişler, yarayı kapatmak ve iyileştirmek için kullanılır. Gelişmiş Tedavi Yöntemleri Gelişmiş yöntemler arasında, izleri daha az görünür hale getirmek veya hareket kısıtlamalarını düzeltmek için yapılan flep cerrahisi yer alır. Yapay doku alternatifleri, yeterli sağlıklı doku yoksa kullanılır. Doku genişletici, cilt dokusunu genişletmek için kullanılır ve çoklu cerrahi işlemler gerektirir. Sonuç olarak, plastik cerrahi yalnızca estetik kaygılar için değil, aynı zamanda yaşam kalitesini artırma amacı taşır. Doğru bilgileri alarak ve nitelikli bir cerrah ile çalışarak, tatmin edici sonuçlar elde etmek mümkündür.

Hydrofacial İLE Cilt Bakımı

Hydrofacial İLE Cilt Bakımı HydraFacial Nedir? HydraFacial, estetik merkezlerinde sunulan yenilikçi bir cilt bakım tedavisidir ve bazen "hidrodermabrazyon" olarak da adlandırılır. Bu işlem, mikrodermabrazyon benzeri bir peeling süreci ile cilt nemlendirici serumların uygulanmasını bir araya getirir. HydraFacial, cilt temizliği, soyulması ve nemlendirilmesi için üç aşamalı bir süreç sunar. Akne, kuruluk ve kırışıklıklar gibi çeşitli cilt sorunlarının tedavisinde yardımcı olabilir. HydraFacial İşlem Aşamaları Bu ağrısız yöntem, geleneksel bir yüz bakımı ile benzerlik gösterirken daha etkili sonuçlar vermektedir. Bu işlem, cildin derinlemesine temizlenmesi ve soyulması için mekanize bir alet kullanarak, cildinize özel serumlar sunar. Hidrodermabrazyon, cilt için son derece rahat bir yöntemdir ve hassas ciltler için de güvenlidir. Cildin Nemlendirilmesi HydraFacial, oksijen ve su kullanarak cildin doğal görünümünü iyileştirir, soyulma ve temizleme işlemleri gerçekleştirir. Bu teknoloji, yoğun nemlendirici sıvılar ve serumların bir karışımını kullanarak, cildin derin katmanlarına nüfuz eder ve hücrelerin yenilenmesi için gerekli besinleri sağlar. HydraFacial'ın Faydaları Eğer HydraFacial işlemi doğru bir şekilde uygulanırsa, cildinize bir dizi fayda sağlayabilir: Cilt dokusu ve rengi düzelir Kırışıklıklar azalır Cilt nemlendirilir Kan akışı artırılır Akne izleri ve lekeler azaltılır Gözenekler küçülür Siyah noktalar giderilir Meydan okuduğunuz cilt sorunlarını (mattlık, lekeler, geniş gözenekler) gidermek için bu tedavi seçeneğini değerlendirebilirsiniz. HydraFacial Nasıl Yapılır? HydraFacial, birkaç aşamalı bir işlem olup, hidrojenik yöntemlerle çeşitli fonksiyonları yerine getirir. Aletin ucu, cildin üzerinde geçerken nazikçe soyma işlemi gerçekleştirir. Bazı HydraFacial cihazları, derin gözeneklerden siyah noktaların çıkarılmasında etkili bir döngüsel tasarıma sahiptir. Uygulama: Cilt uzmanı, HydraFacial cihazını kullanarak, tuz ve oksijenle doldurulmuş bir başlıkla çalışır. Bu çözüm, cilt dokusunu iyileştirmeye, kırışıklıkları azaltmaya, cilde su eklemeye ve gözenekleri minimize etmeye yardımcı olur. Cilt Kuruluğu Neden Olur? Yetersiz su ve sıvı alımı, cildin kurumasına ve dehidratasyona yol açabilir. Özellikle yaz aylarında güneş ve sıcaklık, vücut sıvılarını azaltabilir. Yaş ilerledikçe cildin nemi koruma kapasitesi azalır ve bu durum kırışıklıklara neden olabilir. Cilt Değişiklikleri Cilt yapınız, doğumdan itibaren çocukluk dönemine kadar değişkenlik gösterebilir. Cilt tipleri genel olarak dört gruba ayrılır: kuru, yağlı, normal ve karma. HydraFacial Uygulamasının Etkileri HydraFacial, cilt görünümünü iyileştirmede etkili bir yöntemdir. Ciltteki gözenekleri temizler, kalıntıları giderir ve cilt tipinize uygun serumların daha iyi nüfuz etmesini sağlar. Ancak akne tedavisinde etkisini kanıtlamak için daha fazla klinik araştırmaya ihtiyaç vardır. Olası Yan Etkiler Genel olarak HydraFacial’ın yan etkisi yoktur, ancak uygulama sırasında hafif bir baskı hissedebilirsiniz. Kırmızı lekeler veya ağrı olmadan uygulanan HydraFacial, aktif döküntüleri olan kişiler için önerilmez. HydraFacial ve Hamilelik Hamilelik döneminde herhangi bir estetik işlem yapılmadan önce mutlaka doktora danışılmalıdır. HydraFacial Sonrası Bakım Her bir HydraFacial seansı yaklaşık bir saat sürer ve iyileşme süresi gerektirmez. Seans sonrası ciltte kızarıklık veya soyulma olmamalıdır. Ancak birkaç gün boyunca peeling işlemlerinden kaçınılması önerilir. Seans Sıklığı HydraFacial uygulama sıklığı cilt tipine ve uzman önerilerine bağlıdır. Bazı kaynaklar her 4 haftada bir, bazıları ise 2 haftada bir tedavi yapılmasını önermektedir. HydraFacial ile cildinizi gençleştirin, nemlendirin ve sağlıklı bir ışıltı kazandırın!  

Schedule

    Pazartesi-Cuma
    10:00 - 20:00

    Cumartesi
    10:00 - 18:00

    Pazar
    kapalı

We will be glad to see you anytime at our salon.

make an appointment

Pricing

  • Ben tedavisi

    1500₺

  • Botox

    4500₺

  • Cilt yenileşme

    3000₺

  • Cilt Bakımı özel maskesi ile Gençlik aşısı

    4500₺

© Tüm Hakları Saklıdır Dermomed | Site Tasarımı ve Geliştirmesi: AdibGroup